Herkes görev yerlerine yavaş yavaş dağılırken, Yeşil de
isteksiz ancak kaderine mahkûm bir halde Skala’ya girdi. Ne çok büyük, ne de
çok küçük bir yapıydı burası; Yeşil’in bildiği kadarıyla bilmemkaç senesinde
inşa edilmiş ve o zamandan beri ufak tefek revizyonlar dışında genel anlamda
pek bir değişikliğe uğramamıştı. Birçok demir parçasının birbirine perçinle
monte edilmesinden meydana gelmiş olan bu yapı temel olarak renklerin içinde
yaşaması, istirahat etmesi için inşa edilmişti. Boyu, çevresini saran Duvar’ın
iki buçuk katı kadar bir şeydi, yani en üste çıkıldığında Skala’nın yer aldığı
alan görülebiliyordu- ancak genelde de görülecek çok bir şey olmuyordu çünkü
oldukça geniş bir alana yayılan pus ve sis hakimdi, bir de bu sis tabakasını
bıçkın ve sert görünümlü ağaçlar yer yer kesip dağıtıyordu. İnsanın böyle bir
alana bakınca içinin kararması pek bir mümkündü.