27 Şubat 2013 Çarşamba

Ulan Biscolata erkekleri...


Türk erkeği bu zamana kadar kadınlar tarafından ne hor görüldü, ne aşağılandı, ne eleştirildi yakışıklı, yapılı değil diye... Amerikan drama ve romantik dizilerini, filmlerini izleyen Türk kadını o yapımlardaki yapılı, sağlam vücutlu erkekleri ne methetti, ne âşık oldu... Ancak dananın kuyruğu, Biscolata çikolataları için çekilen reklam filmlerinde yabancı ve yakışıklı genç erkek modellerin oynamasıyla koptu. Artık Türk erkeğinin hedefi Biscolata erkeği gibi olmak, ileri!

Amerikan, Latin ve benzeri ülke yapımlarındaki yakışıklı, kaslı, vücutlu abilerin varlığı çok daha öncelerine dayanıyor tabii. Bu yapımları izleyip o erkeklere âşık olan genç kızlarımızın duvarlarına astıkları boy boy posterler ve yetişkin kadınların gizli beğenileri çok da eski değil. Bu ülke erkekleri, “Vampirle Görüşme” filmini izleyip de Brad Pitt ve Tom Cruise’a âşık olan kadınlarla da çok baş etti, “Dövüş Kulübü” filminde adonis kasları ve yapılı vücuduyla arz-ı endam eden Brad Pitt’le de içten içe çok kapıştı kadınlar yüzünden. Daha pek çok film ve dizide Amerikalı oyuncular, biz Türk erkeklerine kıyasla alt balkonu olmayan, onun yerine baklavaları sıra sıra dizmiş olarak karşımıza çıktı. Sabır dedik ve sineye çektik. Göbek konusunda “Erkeğin alt balkonu, kadının üst balkonu olacak tabii ki!” dendi ve geçildi. 1998 yılında yayına başlayan ve 2004’te sona erene kadar dünya çapında pek çok kadının ilgisini ve beğenisini kazanan “Sex and the City” adlı dizi de Türk kadınını (hatta çoğunlukla metropolitan kadını) yapılı, vücut çalışmış erkeklere âşık ve kimi zaman hasta etti, ancak Türk erkeği bunu da yine sineye çekti. 2000'lerde başlayan "The O.C." ve benzeri pek çok gençlik romantik-komedi-drama dizisi, "Gossip Girl" ve dedikoduya/ilişkilere dayalı daha nice dizide hep yapılı, hafif esmer tenli erkek modeli sunuldu bizlere. Amerikan ya da yabancı yapımdaki elin erkeği yakışıklı, baklavalı, karizmatik; onu izleyen Türk erkeği göbekli, sakallı, "öküz" oldu. Şimdiye kadar saydığım yapımlar da belli bir kesim kadın ve erkeğe hitap eden yapımlar idi, bütün Türkiye’nin dünya çapındaki kaslı erkeklerden haberi olmuş olduğunu pek söyleyemeyiz.

Ancak ne zaman ki Şölen adlı çikolata markası, dünya çapında bir klasik olan "Sex sells (seks satar)" kuralına uyup, ürünlerini pazarlamak için “Biscolata erkeği” diye tabir edilen yabancı erkek mankenleri reklamlarında oynatmaya başladı ve bu reklamlar bizim televizyonlarımızda dönmeye başladı, işte o zaman kıyamet koptu! Bir zamana kadar sadece metropolitan kadının hayallerini süsleyen ve metropolitan erkeğin kâbusu olan kaslı, yakışıklı erkek modeli artık bütün ülkeye yayıldı.


İzdivaç teyzesinin Biscolata erkeği hayranlığı...
Teyzemiz pek memnun!


Üstelik daha önceki erkek veya kadın modellerin rol aldığı ve seksüelliğe oynayan yapımların aksine; Biscolata reklamları erkek modelleri kullanarak devamlı “Kas! Kas! Vücut! Vücut!” propagandası yapmaktadır. Yoksa Allah’ın avuç kadar çikolatasını elin gavur mankeni, üstelik de kas ve baklava döşeli vücuduyla neden sunuyor bizlere? Ayıp değil mi?!

Buradaki “Ayıp değil mi?!” tepkisini öncelikle ülkemizin büyük bir çoğunluğunun dindar olmasına ve çıplaklığın diğer ülkeler kadar kolay kabullenmediğine yorabiliriz. Ancak burada daha subliminal, daha alttan bir içerlenme var: Bizim Türk erkeği kadınına göbekli, beyaz tenli hâliyle yaranmaya çalışırken, bu esmer tenli, kolundaki, vücudundaki, orasındaki burasındaki kaslar tek tek sayılan erkek mankenlerin bunu televizyon karşısından inadına inadına sunması ve kadınlarımızı baştan çıkarması ayıp değil mi?!


İlişkinin bitmesine neden Biscolata olabilir mi?

Dünya üzerinde görülen SMS’le cilveleşme toplu hareketi bizim ülkemizde de mevcut. “Ne yaptın aşkım?”, “Neredesin aşkım?”, “Aşkım ne düşünüyosun?” tarzı mesajları her gün pek çok erkek kıza, kız da erkeğe gönderiyor. Haliyle günlük hayatta büyük bir aşk meşk SMS trafiği var. Hatta bugün WhatsApp denen bedava mesajlaşma uygulaması var ve burada “Son görüntülenme saati” diye bir tehlike de mevcut. Hâlihazırda bir Türk erkeği için kız arkadaşıyla, sevgilisiyle veya eşiyle arasındaki ilişkiyi sağlam tutmak için bu kadar engel, çiçekli yolda bu kadar diken varken, Biscolata erkeği olacak iş mi şimdi? Ya o “Son görüntülenme saati” iki dakika öncesiyse ve kız arkadaş iki dakika boyunca hâlâ cevap yazmamışsa, ve o sırada televizyon izlerken reklamlarda Biscolata reklamı dönmüşse, kız arkadaş da o Biscolata erkeğini görüp cevap yazmayı unutmuşsa? Yakarız o gezegeni, yakarız!

Hadi televizyonda Biscolata reklamına es kaza rast geldiniz ve ilişkinizin o ânını veya geleceğini kurtarmak adına kanalı değiştirdiniz, Biscolata erkeklerini gözardı edebildiniz. Sinemada aynı reklama rastlarsanız ne olacak? Perde büyük, görüntü geniş; kadın o ekrana bayılarak mest olmuş halde bakarken, o Biscolata erkeği bizim erkeğin üzerine üzerine kâbus gibi gelmeyecek mi? Elbet gelecek. Peki adam, eşine, "Ne bakıyorsun o kadar? Bakma!" demeyi düşünüp bunu içine atmayacak mı? Atacak. Sonra kadın sinema çıkışında bir restoranda yemek yenirken "Ye o kadar ye ye, Biscolata erkeği gibi hiç olamayacaksın" diye laf sokarsa ne olacak? O ilişki orada bitecek! Çünkü Türk erkeği başka bir erkekle kıyaslanamaz, o kadar!

Amaç yapılı vücutsa, hepimiz yaparız!

Deminki yazdığım yapımlar Türk erkeği için yapılı ve kaslı bir vücudun ne kadar önemli ve estetik bir değer olduğunu belki tam olarak anlatmıyordu. “Ama Brad Pitt’in vücuduuu!” diyen kız arkadaşa karşı, “Bunlar hep Holivud yapımları işte,” diyebilen Türk erkeği için yapılı vücudun, karındaki baklavaların, bel kısmındaki adonis kaslarının bir önemi yoktu belli ki. Film bir gün izlenip ertesi gün unutulurdu, kız arkadaşın kaslı vücut kaprisi belki bir hafta falan sürerdi en fazla, aynı konu ne zaman aynı film izlense tekrar gündeme gelir, sonra unutulup giderdi. Türk kadını için kaslı, yapılı ve yakışıklı erkek yabancı yapımlar kadar uzaktı.

Ne zamanki Biscolata reklamları vesilesiyle kaslı erkek olgusu dayatılmaya başlandı bizim topluma, asıl tehlike baş göstermeye başladı. Şu gerçeği kabul etmemiz gerekir ki, Biscolata reklamlarındaki ve daha nice yakışıklı ve yapılı erkeklerin yer aldığı yapımlardaki o erkeklerin ana vatanında yakışıklılık son derece normal bir şey, çünkü oralar Avrupa ülkeleri ve oralarda insanlar vücutlarına, dış görünüşlerine daha fazla önem veriyorlar. Bu bir gerçek. Oralarda çirkin insanı parmağınla gösterirken, bizim ülkemizde onlarınki gibi yakışıklı erkeği parmağınla gösteriyorsun. Bütün mesele de burada bitiyor işte. Türk erkeği, Avrupa ülkelerindeki yakışıklı ve yapılı erkekler kadar olamaz mı? Biscolata reklamları ve bu reklamlarda yer alan Biscolata erkekleri de bir anlamda Türk erkeğinin bu mücadelesini gözler önüne seriyor.


"Bu vakitten sonra beni 
Biscolata erkeğinden aşağısı kurtarmaz cicim!"


Mesela şu fotoğrafta göreceğiniz üzere genç bir kız iki yanına almış Biscolata erkeklerini, fotoğraf çektirmiş. Bu genç kızın erkek arkadaşı varsa onun için Biscolata erkekleri kadar yakışıklı veya yapılı olmak bir onur meselesi haline gelmez mi? Eğer genç kızın erkek arkadaşı yoksa, ona talip olacak erkekler için bu Biscolata erkekleri bir kriter olmayacak mı ve bu, bizim Türk erkekleri için bir zorlu bir görev haline gelmeyecek mi?


Ne kafa karıştırıyorsunuz ey Biscolata erkekleri?

Neticede Türk kadını öyle ya da böyle Türk erkeğine alışmış durumda. Hatta Türk erkeğini çok yermiş olduğumu fark ederek şöyle bir eşitlik de getirmek isterim: Türk erkeği, Türk kadınına layık bir erkektir. Yani Türk erkeklerinin yakışıklılık konusundaki rekabeti, Türk kadınlarında da mevcut ve yakışıklı olmayan Türk erkekleri kadar güzel olmayan Türk kadınları var bu ülkede. Şimdi iki tarafın dengesi de oturmuşken, Türk kadını Türk erkeğine razıyken, Türk erkeği de Türk kadınına razıyken ve fantezi konusunda (kadınların Brad Pitt’i, erkeklerin Angelina Jolie’yi hayal etmesi durumu) her iki taraf da eşit bırakılıyorken Biscolata reklamları ve Biscolata erkekleri nereden çıktı? Türk kadını göbekli, pala bıyıklı, geğiren, gırtlaktan konuşan, sivri zekâlı Türk erkeklerine abayı çoktan yakmışken, ey Biscolata erkekleri, ne kafa karıştırıyorsunuz?! Artık reklamlarda Adriana Lima ve Claudia Schiffer falan görmek sırf Türk erkeği değil, Türk kadını tarafından da kanıksanmışken, kadınların aklını çelmek üzere Biscolata erkeklerinin o reklamlarda ne işi var değil mi?

Mesela şu reklamdaki gibi, Biscolata erkeği Türk kadınlarını evlerinde gezse, ziyaret etse...



O kadınların artık sıradan bir erkek düşleme ya da hayal etme olanağı kalmış olur mu? Bizim Türk erkeklerinin bu konudaki şansı ne kadar? Şöyle söyleyeyim; bu durumda Türk kızlarını ancak Kıvanç Tatlıtuğ paklar hâle gelir, malûmunuz Kıvanç Tatlıtuğ da 80 milyonda (o kadar olduk mu ya?) bir yani. Biscolata erkekleri çıtayı yükselttikçe bizim o çıtadan atlamak için hem harici sırık, hem de dahili sırığa ihtiyacımız oluyor ister istemez. Evet, Türk erkeği global erkek gibi dahili sırığına her zaman ihtiyacı olan erkektir. Erkek, sırıksız düşünülemez, çünkü hep birbirimize seksüel olsun olmasın belli çıtalar belirliyoruz.

Sonuçta, Biscolata erkekleri çıtayı yükseltiyor olabilir, ancak manken ve oyuncusu dışında Türk erkeğinden şöyle bir poz beklemek ne derece mümkün?



Böyle bir imkânımız yoksa, işimiz zor.


Victoria’s Secret iyiydi, Biscolata erkekleri ne ola ki?

Bildiğiniz gibi her sene yılbaşında CNBC-e kanalında, Victoria’s Secret mankenlerinin yılbaşı özel defilesi yayınlanır ve erkekler kendilerine bir güzel göz ziyafeti çekerler. Anadolu’nun daha içindeki şehirlerde yaşayan erkekler için durum nasıldır tam olarak bilmiyorum, ancak metropol erkeği için durum böyle. “Aç da CNBC-e’yi Victoria’s Secret izleyelim, şenlenelim”...



Peki, aynı şey bu sefer kadınlar düşünülerek erkek versiyonu şeklinde ekrana gelirse?


"O göbeği kapat! Göğsü de kapat!
Bu olmadı! Olmadı bu!"




Türk kadını belki Türk erkeği karşısında eşit konuma geldi, ancak gizli bir eşitsizlik de var burada: Türk erkeği vs Biscolata erkeği. Türk erkeğine de şunu sormak gerekir burada: Bu zamana kadar Victoria’s Secret defilesi varken iyiydi de, Biscolata erkekleri de defile yapınca niye kötü oldu? Zalımsınız!


Türk erkekleri gitsin, Biscolata erkekleri gelsin!

Sanki başımızda hayatın günlük sorunları, dertleri yokmuş gibi, bir de maskülen cazibemizden olacağız şu Biscolata erkekleri yüzünden. Baksanıza Türk kadını dünden hazır değiş tokuşa, sloganları da belli: “Türk erkekleri gitsin, Biscolata erkekleri gelsin!” Düşünsenize kadın iki ekmek almak için fırına gidiyor, fırında ise Mahmut Emmi yok, Michael var. Bir Michael, Mahmut’a bedel olabilir mi? İkisinin yoğurduğu hamur aynı olabilir mi? Olamaz elbette(!).



Şu reklam videosuna baksanıza:




Şimdi bunlardan hayırlı bir iş beklemek mümkün mü? Adamların eli işte, gözü oynaşta; biri göz kırpıyor, öteki karşısındaki kadını baştan çıkarmaya yetecek bir bakış atıyor, başkası çikolata sosunu karıştırırken sosu imalı imalı uzatarak kameraya bakıyor falan. Bunların hepsi fitne fesat! Bu adamların hazırladıkları çikolatanın içinden bir şey çıkmama ihtimali var mı? Bu çikolatayı yiyen Türk kadını zevk almaz mı? Reklamı bilen Türk erkeği de bundan kıl kapıp karıyı boşamaz mı? Şiddetli cazibesizlik! Erkeğin bu durumda şöyle çıkışması işten bile değil: “Al çikolatasını yiyorsun, adamı da al, koynuna al hatta, birlikte uyuyun, mesut olun!”

Mahmut Emmi’nin hazırladığı ekmeğin içinden afrodizyak etkisi çıkabilir mi? Türk erkeği o ekmekten kıllanabilir mi? Ama Biscolata çikolatasından pekâlâ kıllanabilir. Kim bilir ne koydular içine...

Veya eşiyle balayı için uçağa bindi erkek, o sırada içinden bir anlık olsun “Uçak düşse, ıssız bir adaya varsak, sevdiceğimle ben...” diye geçirdi. O adanın şöyle bir ada çıkması durumunda ne olacak, bunun mesuliyetini kim alacak?



Maç izleyip birayla göbek büyüten Türk erkeğine karşı; İspanyol, gitar çalan, dans eden, şarkılar yazan şu elemanın kazanmaması mümkün olabilir mi? Zor, çok zor. Şartlar eşit değil bir kere!




Peki ya Türk erkeğinde de Biscolata erkeğiyle ilgili bir hayranlık varsa?

Bu soruyu homoseksüel bir ilgi olarak değil, saf bir beğeni olarak algılamakta yarar var. Bu, her insanda olabilecek merak duygusunun Türk erkeğinin naif hislerine indirgenmiş hali. Şu fotoğrafa bakarak da bunu görmek mümkün:



Hadi tamam kadınlarımızın Biscolata erkeklerine karşı bir zaafı olabilir, fotoğraf çektirmek, yan yana gözükmek, bu ânı ölümsüzleştirmek ve Biscolata erkeklerini hayal etmek isteyebilirler. Erkeklere ne oluyor?! Şu oluyor: merak. Şimdi bir kadın için Biscolata erkeği yakışıklı bir erkek olarak görüleceği gibi, bir erkek için de “Adam ta yurtdışından gelmiş, modelmiş, herkes ilgi gösteriyor, ne ola ki bu iş?” gibi bir meraka yol açabilir.

- Mustafa ben fotoğraf çektiriyorum da, sen niye çektiriyorsun anlamadım ki?
- E hanım adam ta nerelerden gelmiş, ayıptır bir fotoğraf da biz çekinelim.




Biscolata erkeği, ataerkil tabuları yıkar mı?

Şimdi dedik ki Türk erkeği Biscolata erkeklerine karşı mesafeli. Malûm, kız arkadaşları, sevgilileri ekran başında ayartıp kendilerine âşık ediyorlar. Peki, bunun bir orta yolu yok mudur? Tabii ki vardır. Türk erkeği için herhangi bir başka erkek de “Gardaş” olabildiği için bir sorun yok. Bir alışveriş merkezinde Biscolata kampanyası gereği Biscolata erkekleri mi getirilmiş? Kadınlar da bir ilgi bir merak bu erkeklerle fotoğraf mı çektiriyor? Teslim olacaksınız Türk erkekleri, kaçarı yok! Çünkü sonunda, “Ay yoksa sen beni Biscolata erkeklerinden mi kıskanıyorsun? Ay yoksa sen beni çok mu seviyorsun?” lafını duymak vardır, ki bir erkeğin sevgisini kıskançlık yoluyla belli etmesi belki “erkeklik” olarak gözükebilir, fakat tarihinde kara bir leke olarak kalır. Artık o erkek, eşini Biscolata erkeklerinden kıskanmış olan erkektir, o kadar! Eh bu kadar atraksiyona sebep olmak yerine, bizim Türk erkeği olaya biraz daha uzlaşmacı bir tavırla yaklaşabilir ve gidip Biscolata erkekleriyle fotoğraf çektirebilir. Hatta Biscolata erkeğinin kaslı, yapılı ve yakışıklı olması bizim erkeklerimiz arasında olumlu bir konu olarak da tartışabilir.

- Mahmut abi bizi çeksene.
- Dur çekiyorum... (Biscolata abisine) Abi, kas kas (kolunu gösterir), kas göster, hah! Bir de şöyle durun, tamam kameraya bakın... Mustafa abinin omzuna elini atsana, hah bak süper oldu. Çekiyorum... çeeek-tim!

Fotoğraf çekildikten sonra da:

- Bakayım abi?
- Çok güzel çıktı ya.
- Abi adamlarda amma vücut var haa!
- Öyle valla.
- Adamlar demek yemeden içmeden buna çalışıyor.
- Yav ne var oğlum? Adamda tip var. O vücudu senle ben de yaparız. Ben askerdeyken günde 30 şınav, 30 mekik, 10 barfiks çekiyordum; sporu bırakmayaydım bu adamı ikiye katlardım.
- Haklısın valla abi.

Hatta şimdi Türk erkeğine vücut ve yapı olarak bir rakip geldi ve Türk erkeği bu konuda bir sıfır bir durumda ya, hemen rakibe de bir rakip bulur, duramaz!

- Yav bizim zamanımızda bir Hulk Hogan vardı, vücut dediğin kas dediğin işte oydu. Biz de ona özeniyorduk. Bu adamlar ne ki... Çiroz! İki kas yapmış iki baklama toplamış diye reklamlarda oynuyor işte.
- Deme ya...
- Yaaa...

Hulk Hogan dediğim de şöyle biri hatırlarsınız belki:



Bizim erkeklerimiz Hulk Hogan’ları, belki daha nicelerini gördükten sonra, Biscolata erkeği nedir ki?...




Üstünüze bir şey giyin, ayıp değil mi?!
Vücudu olan var olmayan var!

Biscolata erkekleri de bizden, ama yine de gizli bir tehdit.

Şu ana kadar Biscolata erkeklerinin Türk kadını üzerinde yarattığı etki ve buna -belki de- gıcık kapan Türk erkeğinin bu konudaki tutumunu yazdım, hatta “kıskanç” sıfatını elde etmemesi için Türk erkeğine tavsiyeler de verdim uzlaşma için. Sırf Türk kadını değil, global olarak kadının kendisi zaten televizyonda olsun, sinemada olsun, kuaförde okuduğu dergide olsun erkek seksüelliği konusunda vurulmaya ve teslim olmaya hazır; sadece Türk erkeği toplumun ataerkil yapısının da getirdiği hâl ve tavırlardan ötürü bu konuda biraz daha sert çıkabilir o kadar. Biscolata erkekleri “Hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye?” diyerek ortamı yumuşatabilir de.


Eve gelen her sütçü iyi niyetli bir eleman olmayabilir, 
‘sütçü fantezisi’ni yabana atmayın!


...ancak! Ortada hâlâ gizli bir tehlike, bir tehdit var. Türk erkekleri için bu zamana kadar kız arkadaşlarını, sevgililerini, eşlerini baştan çıkarmaya yönelik çok yapım oldu, Türk erkeği de azimle bununla başa çıktı, “Ne var, ben de göbeğimi eritirim,” diyerek kendi kendine içten bir güven aşılayıp durdu. Fakat bu Biscolata erkeği furyası bardağı taşıran son damla olmuş olabilir ve Türk erkeğinin kaslı vücut ve çekicilik adına kendine bir çeki düzen vermesi gerekebilir. Önceleri Tom Cruise-Brad Pitt vardı; sonra “Sex and the City” ve daha nice yapımlar geldi geçti; sırada Biscolata erkekleri var. Önceki yazdığım cümledeki noktalı virgül aralıklarını trafik lambasındaki ışıklar olarak görebilirsiniz: önce kırmızı ışık yani uyarı (“Oğlum!”), sonra sarı şık yani hazır ol (“Oğlum bak!”), sonra ise yeşil ışık yani sen de yap (“Oğlum bak git!”).

Çünkü, bunu Türk erkeği için üzülerek söylüyorum, bir sonraki adım Biscolata erkeklerinden çok daha ağır, çok daha tahrik edici olabilir ve o zaman beyaz ekmeği kesip iki bira içmeyerek eritebileceğimizi düşündüğümüz göbek, kaplumbağanın sırtındaki kabuk misali, hayatımız boyunca çekeceğimiz “kıskançlık” ve “çirkinlik” sıfatları olarak yerini alabilir, dikkatli olmakta fayda var. Hadi “çirkinlik” belki çok ağırdır, onu “yakışıklı olmamak” olarak değiştirebiliriz; ancak yakışıklılık gelip geçici, sağlam vücut bâkidir bunu belirtmekte fayda var. Sağlam kafa sağlam vücutta olur ve Biscolata erkeklerinin vücutlarını es geçip “Adamın yüzü iyi yahu!” diyerek kendimizi her zaman kolay kurtaramayabiliriz erkekler olarak.

Adamlara baksana, birer birer değil, toptan geliyorlar!













6 yorum:

  1. Yazinin ustune en alttaki 3 reklami kahkahalarla izledim :)) eline agzina kafana saglik!
    ZeynepIID

    YanıtlaSil
  2. Yorumun ve beğenin için teşekkür ederim Zeynep IID. :)

    YanıtlaSil
  3. çok akıcı bir anlatım olmuş :)bu yaklaşımlar klasik türk erkeği kafası değil belki yerli(gizli) bir biskolata erkeğisiniz :)

    YanıtlaSil
  4. Yorumunuz için teşekkürler. :) Bu yaklaşımlar klasik Türk erkeği kafasının biraz abartılmış versiyonu olarak görülebilir. Ne klasik Türk erkeği, ne de Biscolata erkeğiyim- ama Biscolata erkeği gibi olmayı kim istemez ki? :)

    YanıtlaSil
  5. Çok Değişik Yazıların Var Blogunu İnceledim Başarılı Bir Yazar Ruhu Görüyorum Ve devamanı Dİliyorm ;)

    YanıtlaSil
  6. Yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil