16 Mart 2013 Cumartesi

To believe or not to believe Just in Bieber



İlk olarak Youtube’da “Baby” adlı şarkısıyla keşfedildiğinden beri, bundan asırlar önce Hz. Musa’nın Kızıl Denizi ikiye bölmesi gibi, gençliği ikiye bölen Kanadalı bir şarkıcı Justin Bieber. Seveni ölümüne sevip, sevmeyeni ölümüne sevmiyor. Arada “Sesi iyi, ama hayran kitlesi kötü” şeklinde “Kendisi iyi ama çevresi kötü” tarzı yorumlar da olmuyor değil. Peki nedir hayran kitlesini çığlık çığlığa bıraktırıp, hayran kitlesi olmayan öteki kitleyi “Justin” dendiği anda tiksindiren faktör? Mesele popüler kültürdeki Bieberizm etkisine inanmak ve inanmamaktan mı ibaret?


Popüler kültür dediğimiz şey, dünya üzerindeki insan ırkının çoğunluğunun sevdiği, beğendiği şeyi vitrine koyarak ilgiyi çekmeye yönelik bir kültürdür. Kimi zaman çok akıllı, kimi zaman saçma sapan şeyler de barındırır içinde. Öyle ki, insanlar bu uğurda kolaylıkla ikiye bölünür, birinin sevdiğini öteki sevmez, veya çoğunluğun sevdiğini azınlık anlamaya çalışır, popüler kültüre ayak uydurma gayreti oluşur vb…

Bunun en büyük örneklerinden biri hiç kuşkusuz, Youtube’da yayınladığı videolarla ilgi çeken ve 2008’de Scoot Braun tarafından keşfedilerek büyük bir patlama yaşayan Justin Bieber. Patlamadan kastım ne? 21 Aralık 2012’de Youtube’da en çok seyredilen video olma unvanına erişen Psy lakaplı şarkıcının “Gangnam Style” videosundan önce uzuuunca bir süre “Baby” adlı parçasına çekilen kliple Youtube’un en çok izlenen videosuna sahip olmak. Sadece bu mu? Tabii ki değil! 2010 yılı Amerikan Müzik Ödülleri'nde “Yılın Sanatçısı”, “Yılın Pop/Rock Albümü”, “Yılın En İyi Çıkış Yapan Sanatçısı” ve “Yılın En İyi Pop/Rock Erkek Sanatçısı”; 2010 yılı MTV Video Müzik Ödülleri'nde “En İyi Yeni Sanatçı” ve 2010 yılı MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde “Yılın Erkek Sanatçısı” ödülünü kazanmak da (Vikipedi) bu patlamanın etkilerinden birkaçı. Hatta ve hatta, 2013 yılı Guinness Rekorlar Kitabı’na 18 yaşında rekor kıran tek sanatçı olarak girmek de bu etkilerden biri.

Fark edebileceğiniz üzere, üst paragrafın son 5-6 satırında Justin Bieber ismini bir kenara atacak olursak, oldukça büyük bir başarı geçmişinden bahsettim, yani herhangi bir şarkıcının elde edebileceği büyük başarılar. Bu noktada elbette Amerikan Müzik Ödülleri, MTV Ödülleri, MTV Avrupa Müzik Ödülleri, hatta Guinness Rekorlar Kitabı ve bunların son yıllardaki kalitesi sorgulanabilir. Ancak bu ödül törenleri yapılıyor mu? Yapılıyor. Birilerine ödül verilmiş mi? Verilmiş. Bu ödülleri ağaçtan meyve toplar gibi toplayan biri de Justin Bieber mı? Evet Bieber… Peki, nedir bu Justin Bieber antipatisi?

Şöyle bir durum da var; adamın sesi iyi... Bununla ilgili internette, sosyal medyada ve pek çok yerde yapılan tartışmaları okudum, genel anlamda en akıllı yorumları yapan insanların ortak kanısı bu. Adamın sesi iyi. Adam dediysem de daha yeni 19 yaşına bastı Bieber, hey gidi hey... Sesi iyi, belki güzel de şarkı söylüyor Justin Bieber (evet şu cümleye kadar pek çok tepkiyi topladığımın farkındayım); ancak nedir kendisini aşırı seven hayranlarına karşı olarak, ondan ölesiye nefret eden, hatta kendisine pet şişe fırlatan kitlenin olayı?



Tahminimce şöyle iki sebep var: birincisi, Justin Bieber’ın üzerine giydirilmeye çalışılan rol çok bol; ikincisi, artık belki de miadını doldurmuş olan “genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu” durumu.


Mırıltılar eşliğinde şarkı söyleme ekolü

Justin Bieber’ın üzerine giydirilmeye çalışılan rol ne? “Genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu” ve “tüm dünyanın hayran olduğu genç popçu” rolleri. Daha çok bir imaj. Genç kızlar ayılıp bayılsın, kokusuna dokusuna şusuna busuna hayran olsun, dokunmak, öpmek, okşamak istesin... dur bir dakika, bunlar bir “şarkıcı” için aranılan özellikler olmalı mı? Hah! İşte olay tam da burada patlak veriyor! Justin Bieber’ı dinleyen, hayran olan kitle acaba gerçekten onun şarkılarına mı, yoksa o figüre mi âşık? Bunun kesin cevabını veremeyiz, çünkü Justin Bieber dinleyen kitleye sorduğunuzda çok rahat “Ben onun şarkılarını çok seviyorum!” diyebilir ve buna inanmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Hatırlar mısınız (ben de çok net hatırladığımdan değil ama) 90’larda, daha çok 90’ların sonlarına doğru bir NSYNC, bir Britney Spears patlak vermişti. Hatta Britney Spears’a büyük şöhret getiren “...Baby One More Time” adlı parça 30 Eylül 1998’de single olarak piyasaya sürülmüştü. Nasıldı o parça?



Burada Britney Spears’ın ses tonuna dikkatinizi çekmek istiyorum. O zamanlar Spears’ın yaşı kaç? 17 herhalde. Sesi de çok abartılı, çok ahım şahım değil, ancak işte iç gıdıklayan, insana sevimli gelen bir yapısı var.

Bu “...Baby One More Time” parçasından sonra, 2000 yılında Britney Spears’ın çıkan yeni bir albümü var, “Oops!... I Did It Again” adında. Çıkış parçası da albüme adını veren parça. Klibi de şöyle:



Bu videoda Spears’ın sesi duyulmaya başlandığı andan itibaren bir şey var dikkatini çekiyor mu sizin de? “Ooouvvv”, “Yeiyeiye” tarzında gırtlaktan gelen mırıltı gibi sesler. Evet, ne bu sesler? Sadece klibin başında değil, pek çok yerinde Britney Spears tarafından gırtlaktan üretiliyor. Ama şarkı desen değil, normal bir ses desen değil. Normal sesi çıkarmaya çalışırkenki ıkınma sesi gibi bir ses.

Peki, bu ses Justin Bieber’ın şu çok çok çok popüler “Baby” şarkısının klibinde de başta fark edilmiyor mu?



Sırf o değil, Justin Bieber’ın şarkısında da, aynı örneğini verdiğim Britney Spears şarkılarında fark edilebileceği üzere sürekli bir nefes alma, “Hah”, “Hoh” şeklinde dinleyeni mest etmeye yönelik sesler var. Sırf Britney Spears’ın şarkılarında değil, dünden bugüne pek çok yeniyetme erkek ve kız pop şarkıcısının parçalarında var bu ses. Peki bu sesler ne biliyor musunuz? Ergen müzik dinleyicisi kitlenin hoşuna giden sesler. Ben şimdiye kadar, ergenlikten çıkmış hemen hemen hiçbir kişide bu seslere, bu “Ouuvv”, “Auuhh” nefes alış verişlerine hayran olup, ayılıp bayılanı görmedim. Demek ki bu seslerin, bu Britney Spearsvari mırıltılarının, bu Justin Bieber “Ouaaaoouvv”larının hitap ettiği bir kitle var. Aynı kategoriye mesela yine genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu Enrique Iglesias’yı da yerleştirebiliriz; adam belki şarkılarında Justin’den veya Britney’den daha derin şeyler anlatıyor olabilir, ancak onun da şarkılarının çoğu yerinde o “Ooouuvv”, “Mmmm” mırıltıları duyulabilir. Mesela Enrique’nin “Push” adlı parçası:



“Ouuvv”lar ve mırıltılar arasına sıkıştırılmış bir parça, ama tabii dinleyen kitle mest oluyor, o ayrı.

Yani olay, benzer bir müzik altyapısı, rahatlıkla kullanılabilecek çıtır çerez "Seni çok seviyorum", "Beni nasıl terk ettin?" sözler ve "Ouuvvv", "Yei yei", "Mmmmhhh" şeklindeki ses ve mırıltı paketini insanlara satmaya yönelik.


Başarılı popçu rolü Justin’e extra large!

Hollywood’dan çıkan pek çok pop şarkıcısında olduğu gibi, Justin Bieber’da da rolün üzerine oturamayışı var benim gözlemlediğim. Genel algı da şu: o yaşta bir çocuk için nedir bu kadar tantana? O kadar iyi sesi mi var ki? Justin Bieber’a yöneltilen nefret oklarının nedenlerinden biri de bence, bu dünyanın pek çok muhteşem sese şahit olmuşluğu varken, bunun bir çocuktan çıkıyor olup onu meşhur etmesi. Tamam, Justin Bieber’ın meşhur olduğu yaşı bir kenara atalım, diyelim ki 25’inde ya da 27’sinde meşhur oldu. Problem ne? Sesi.

Üstte de yazdığım üzere, çok geniş bir dinleyici kitlesine, çoğunlukla da ergen ve genç kız kitlesine hitap eden bir sesi var. Dert edilen şey ise, Justin Bieber’ın sesi iyi olduğu halde, bu sese sahip dünya üzerinde pek çok insan olması. Yani ses iyi, ancak bu ses bir tek Justin Bieber’da yok. Bugün Hollywood ve popüler kültürün gücü sayesinde isterseniz hemen sıradan bir Amerikalı çocuğu veya genci pop şarkıcısı olarak dünyaya sunabilirsiniz, bu o kadar kolay ki...

Justin Bieber’a giydirilmeye çalışılan rol bu kadar büyük olunca, kişinin de bu rolü giyebilmek için egosunu yüksek tutması gerekiyor- oldukça yüksek! Öyle ki, hayranlarınız size iyi diyorsa, müziğiniz bir şekilde dinleniyorsa siz iyisiniz ve eleştiriye tamamen kapalı olmalısınız. Bunun sonucunda Justin Bieber’ın, pohpohlanan ve el üstünde tutulan her popçu ya da şarkıcı gibi medyayla, paparazziyle atışmasının gerçekleşmesi işten bile değil.



Buna bizim ülkemizde şöyle bir deyiş vardır, Cem Yılmaz da gösterisinde bundan bahsetmiştir: “Meşhur olunca g*tün kalktı dimi?!” Ama burada elbette magazinin, paparazzilerin söylem ve davranışlarının dünya genelinde pek kanıksanmadığını da belirtmekte fayda var. Ünlü insanların bir kısmı magazini pek sevmez yani, ancak magazin, ünlülerin hepsi onları seviyor ve kanıksıyor gibi davranınca Justin Bieber’ın verdiğine benzer tepkilerle de karşılaşmak mümkün olabiliyor.


Genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu

Bir sonraki neden ne? “Genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu”. Bu zincirleme sıfat tamlaması dünya üzerinde hâlâ pek çok yerde görüldüğü halde, kimi yerlerde miadını doldurdu, kimi yerlerde ise buna karşılık olan popçu tanımı değişti. Bizim ülkemizde de mesela bu sıfattan beslenen, özellikle bu sıfatı doldursun diye popüler kültüre kazandırılan şarkıcılar var; mesela Sinan Akçıl, mesela Murat Dalkılıç, mesela Murat Boz, mesela Gökhan Özen. Hatta bunların atası var, senelerdir aynı Britney Spears’ın mırıltısı ya da Justin Bieber’ın “Ouuvv”su gibi tek sesle kitleleri peşinden sürükleyen Serdar Ortaç. Gerçi Serdar Ortaç bizim için biraz yaşlandı, artık o kadar genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu denmiyor; ancak ötekiler için bu hâlâ geçerli. İki “Ouuuvvv”, “Hmmm...”, “Ooohhh” yapabilen, sesi de eh fena olmayan, şarkıcı olma hayaliyle bu yola başvuran tipi alıyorlar, allayıp pullayıp önümüze sunuyorlar, ahanda sana Sinan Akçıl, Murat Boz, Murat Dalkılıç, Gökhan Özen ve daha niceleri. Belki kendi aralarında ses kaliteleri fark ediyordur, ancak hepsi de belli bir notanın üstüne çık veya altına in desen öylece kalırlar.

Yine benzer durum Justin Bieber için geçerli. Siz sanıyor musunuz ki kendisini beğenen büyük çoğunluk sırf sesini beğeniyor? Burada şöyle bir eleştiri yöneltmek istiyorum: Hadi oradan! Yok öyle bir şey, genç ve ergen kızlar, birbirimizi kandırmayalım. Justin Bieber’ın, aynı Kinder çikolatası ambalajındaki velet gibi bir “bebek surat” imajı var ve sen buna hayransın, kabul et.

Şu fotoğrafla...



...Justin Bieber’ın şu fotoğrafı arasında...



...ben bir fark göremiyorum.

Düzgün, süt beyazı dişler, kalemle çizilmiş gibi bir surat, hafif çikolata rengine çalan bir saç ve illa ki o saçın kafayı alüminyum folyoyla sarılmış gibi sarıp sarmalaması, Bieber’ın bu fotoğrafında görüldüğü üzere:



Amerikan gençlik dizilerini bilirsiniz değil mi? Hep eli yüzü düzgün kızlar ve erkekler olur, o ona âşık olur, öbürü de ötekine, sonra kime âşık olduklarını karıştırıp eş değiştirirler; aşk, entrika, macera, romantizm hepsi gırla olur, bir de yaşadıkları yer Kaliforniya falan olursa değmeyin keyfine! Pek çok Disney Channel dizisinde bile bu tip karakterlerden görülebilir. Esas mesele de buradan kaynaklanıyor zaten; Kaliforniya’ya gitseniz, ya da Los Angeles’a, Miami’ye gitseniz, emin olun Justin Bieber gibi onlarcasına rastlayabilirsiniz tip olarak. Çünkü bunlar hep seri üretimdir. Hani bizde genç kızlar hep derler ya gözü Brad Pitt’ten olsun, burnu Johnny Depp’ten, ağzı da Jude Law’dan gibi, kendilerine bir erkek rol modeli çıkarırlar. Justin Bieber için aynı formülün tamamını Ken bebeği baz alınarak düşünülebilir.





O kadar kusursuz suratlar ki, aynı fabrikada üretilmiş gibi. Kaldı ki bunlar zaten fabrikada üretilmiş. Bu Ken bebeğinin suratlarıyla Justin Bieber suratı arasında bir fark göremiyorum ben, siz görebiliyor musunuz? (Elbette görebilirsiniz, bkz. “Zevkler ve renkler”)

Bir de mesela “One Direction” denen bir genç pop müzik grubu var. 2010 yılında İngiliz “The  Factor” programında yarışıp üçüncü gelen bu grup, programın yapımcısı Simon Cowell prodüktörlüğünde albüm yaptılar, onlar da dünyayı kasıp kavuruyor, onlar da genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu. Fotoğrafları da şu:



Aynı süt beyazı dişler, aynı düzgün suratlar, aynı havalı ve parlayan saçlar, aynı karizma. Sanki Justin Bieber’ı beş adet klonlayıp sıraya dizmişler gibi. En sağdakinin, Justin Bieber bugün orijinal saçını bozup değiştirmeseydi onun üç dört yaş büyümüş halinden farkı yok muhtemelen.


Sosyal medyanın kabullenişi bizim kabullenişimizdir

Bir de sosyal medyada patlamış olmanın etkisi var. Sosyal medya da popüler kültürle paralel işleyen bir internet mecrası. Popüler kültürün tanımını, en üstten ikinci paragrafta yapmıştım zaten; herkesin ortak beğenisini vitrine koyup sergilemek. Justin Bieber bugün bu kadar seviliyor, bu kadar geniş bir hayran kitlesi var (Twitter’da 35 milyon takipçi) ve bir popüler kültür ikonu. Peki popüler kültür dediğimiz kavram eskiyle aynı mı? Tartışılır. Michael Jackson’ı, efendime söyleyeyim Queen’i, Madonna’yı falan popüler eden bu kültürün değeri, Justin Bieber’ı da popüler edecek kadar değerli mi? Esas olarak belki de bunun sorgulanması gerek. Mesela Justin Bieber’ın  “Baby” adlı parçasıyla, dünyaca ünlü Queen grubunun solisti Freddie Mercury’nin parçasını kıyaslayan şu resme bakalım:



Toplumun algısı değiştikçe tüketilen malzeme de değişiyor, dolayısıyla popüler kültür de değişmiş oluyor. Görüyorsunuz değil mi şarkıların bir zamanlar ne kadar çok şey anlatırken şimdilerde ne kadar az şey anlattıklarını?

Bu etkenlere bağlı olarak, bugün Amerikan müzik piyasasındaki prestijli ödüllerin artık o kadar da prestijli olmadığı bir gerçek, bunu kabul etmekte fayda var. Piyasaya daha fazla gelir getireceği tahmin edilen, ön görülen şarkıcılar ya da tipi güzel insanlar kimse, bu sektör onları ödüllendirip isimlerini dünya âleme duyuruyor. Aynı popüler kültürden çıkan Lady Gaga var mesela, o Justin Bieber’dan daha önce popüler oldu, o da pek çok ödül aldı; beş Grammy Ödülü, 13 MTV Video Müzik Ödülü dahil olmak üzere. Billboard dergisi tarafından da 2010 yılında Yılın Artisti unvanını elde etti. İnsanlar Lady Gaga’yı da eleştiriyor, “Öyle tiple şarkıcı mı olunur? Şov mu yapıyor bu kadın, artistlik mi yapıyor? Ne biçim klip o öyle?” diye. Olayın içinde biraz da marjinal olma havası ve hevesi var. İlginç, değişik klipler çekme, kliplere değişik anlamlar, mesajlar yükleme ve ortaya çıkan eseri methetmeye yönelik.

Eğer popüler kültürün değerini aşağı çekecek olursak, Justin Bieber rahatlıkla bu kültür tarafından bir “ikon” haline getirilebilir, çünkü koyduğu bir çıta yok, bir üst seviye yok. Sesinin iyi olması mı, veya saçlarını kestirip ön tarafını Ten Ten misali havaya dikmesi mi çıtayı yükseltecek? Sanmıyorum. Popüler kültür ve müzik piyasasını en büyük etkileyen faktörlerden biri de, herhangi bir parçanın kendisinin veya müzik videosunun sosyal medyada patlama yapması. Bu durumda, şarkının iyi veya kötü olmasına bakılmaksızın, aynı “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” mantığına dayalı olarak bir parça veya şarkıcı patlama yapabiliyor, bu artık çok kolay. Üstelik Youtube gibi günde milyonlarca insanın saatlerce video seyrettiği bir platformda herhangi bir video yayınlayıp birkaç tık almak çocuk oyuncağı. Tek olması gereken, popüler kültüre hitap edecek bir malzeme sunup patlama yapmak.

Justin Bieber’ın 2010 Şubat ayında Youtube’a yüklenen “Baby” adlı müzik videosunun hali hazırda 838 milyon izlenme/tıklanma sayısı var, altındaki rakamlara bakacak olursanız 1,5 milyon kişi videoyu beğenmişken, 3,5 milyona yakın kişi beğenmemiş.



Video klibin altındaki 9 milyon yorumda ise Justin Bieber’ın ne kadar iyi bir şarkıcı olduğu ve ne kadar kötü bir şarkıcı olduğuna yönelik tartışmalar yapılıyor. Rakamlardan görüleceği üzere, Justin Bieber’ın hayran kitlesi çok fazla olmasına rağmen, nefret eden kitle daha fazla. Hatta öyle bir Bieber Nefreti hüküm sürmekte ki Youtube’da, Psy adlı Güney Koreli şarkıcının “Gangnam Style” adlı parçasına çekilen video klip çok güzel olduğu ve beğenildiği için o videonun izlenme sayısı “Baby” parçasını geçsin diye kampanya yürütüldü ve şimdi Youtube’un en çok seyredilen videosu “Gangnam Style”... 



Bu şarkının, Justin Bieber’ın sesinden veya şarkılarından farkı ne? Genel olarak baktığımızda şarkının bir farkı yok; çıtır çerez, popüler kültüre hitap eden, unutulmaya bile başlanan bir şarkı. Müzik klibi güzel, eğlenceli, seyirlik o kadar. İzlenme sayısı ve beğenme/beğenmeme oranına bakacak olursak onun durumu daha iç açıcı.




Sonuç olarak; Amerikan müzik piyasasında her 10 gençten 2 veya 3’ünde bulunabilecek ses, Kinder çikolata ambalajından fırlamış gibi gözüken, Ken bebeği tipli bir surat ile oluşturulan “imaj” ya da “ikon” belki de eskimeye başlamış olduğu, ancak dünyada hâlâ bu formüle itibar edenler olduğu (olabildiği) için Justin Bieber’ın bu kadar meşhur/popüler olmasına isyan var. Belki de Justin Bieber’da o kadar da ölünüp bitilecek, o kadar üst baş yırtılıp çığlık atılacak bir tip, bir karizma yok, ya da var ve biz görmüyoruz. Yani olay Justin Bieber’a değil, Bieberizm diyebileceğimiz popüler kültür olayına inanıp inanmamayla ilgili.

Sizin seçiminiz ne? Popüler kültürün bu denli değişimine, genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu ekolüne, bunun pozitif bir etken olduğuna inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz? Eğer cevabınız hayırsa Justin Bieber'ın buna tepkisi hiç hoş olmayacak:


2 yorum: