Hayatım boyunca ilk defa bir Ferzan Özpetek filmi izledim, daha önce de herhangi bir filmiyle ilgili spesifik olarak hiçbir fikrim yoktu. Tek genel bilgim, filmlerinde genel olarak eşcinsel erkek karakterleri yansıtması. Aynısını "Şahane Misafir" filminde de gösteriyor yönetmen. Ancak bu filmi benim için özel kılan şey, hayranı olduğum komedyen, senarist ve oyuncu Cem Yılmaz'ın kendi yazmadığı üçüncü bir karakteri canlandırırkenki performansıydı. Nitekim, Özpetek'in başarıyla yazıp yönettiği filmde Yılmaz da kendi görevini hakkıyla yerine getiriyor.
Bu filme gitmemdeki en büyük etken Cem Yılmaz'ın oynuyor olmasıydı, bunu inkâr edemem. "Cem Yılmaz, Ferzan Özpetek filminde rol alacak" haberleri internette ilk duyulmaya başlandığı günden beri filmin çok olmasa bile yakın bir takipçisi idim. Nitekim 6 Nisan 2012 tarihi geldi çattı ve film, Türkiye'deki sinemalarda gösterime girdi.
Film, İtalya'nın Roma şehrine göç eden ve mesleği geceleri bir pastanede kruvasan yapmak olan Pietro karakterin başından geçen olayları anlatıyor. Kuzeni Maria'yla yaşamakta olan Pietro, en sonunda kendi evine taşınmak gibi büyük bir adım atar, bir yandan da hayali olan oyunculuk için kendini geliştirmeye çalışmaktadır. Pietro aynı zamanda eşcinsel bir karakterdir ve bu konuda da aşk hayatıyla ilgili yüzleşmesi gereken birtakım sorunlar vardır. Ancak taşındığı ev, başlı başına bir sorundur- tatlı bir sorun: evde bir tiyatro kumpanyası olan Apollonio grubu oyuncularının hayaletleri yaşamaktadır. Ve bu hayaletler, gerçek hayattan kopuk, ne olup bittiğinden habersizdir. Film boyunca Pietro'nun özgüven sorunsalı, hem hayaletli ev, hem de Pietro'nun etrafındaki insanlar tarafından irdelenir ve bu irdeleme film boyunca yer yer dramatik, yer yer komik, yer yerse trajikomik bir hâl alır.
Filmde Cem Yılmaz'ın canlandırdığı karakterin adı Yusuf Antep. Filmde kendisinin hem İtalyanca, hem Türkçe konuştuğu sahneler var ki Türkçe konuştuğu sahnelerde izleyici ister istemez gülüveriyor. Evet, perdede Cem Yılmaz'ı görünce filmin drama mı komedi mi olduğunu unutup gülme refleksimiz hâlâ kendini gösteriyor. Daha bir süre de gösterecek gibi, ancak Yılmaz bunu aşmayı adım adım başarıyor; Yavuz Turgul'un yönettiği "Av Mevsimi" filmi bunun için ilk büyük adımdı bence, "Şahane Misafir" ise ikinci büyük adım olabilir. Filmde Cem Yılmaz'a çok fazla ağırlık verilmiş değil, ki bu da iyi bir şey. Sadece sonlara doğru Yusuf karakterinin ailesinin bugünkü hâlini öğrendiği sahnelerde oyunculuğunu fazlasıyla gösteriyor ve başarılı. Filmde bütün oyuncular ne kadar varsa, Cem Yılmaz da o kadar var, ne eksik ne fazla.
Söylemiş olduğum gibi, film, diğer Ferzan Özpetek filmlerine de benzeyen eşcinsel konsepti üzerinden ilerliyor. Hatta filmde transseksüeller, travestiler de var ki bir sahnede travesti işçiler gözüküyor, o sahneden sonra film kısa da olsa bambaşka bir temaya doğru gidip geliyor, fondaki müziğin de etkisiyle.
Filmin bir diğer ilgi çekici noktası ise, evdeki hayaletlerin bir geçmişi ve ölümleriyle ilgili bir sır olması; filmin belli bir kısmını bu sır ve sır perdesinin aralanması oluşturuyor, ancak bu da yer yer keyifli bir hâle dönüşebiliyor. Hayaletlerin evdeki varlıkları ve yaşantıları ise bambaşka bir dünya, bambaşka bir keyif.
Filmin biraz uzun olduğunu söyleyebilirim, birtakım sahnelere gereğinden fazla önem verilmiş gibi. Ancak bu fazla uzunluk öyle çok göze batan bir sorun değil, hatta bir 'sorun' bile değil, çünkü filme kapılıp gidiyorsunuz ve sadece birkaç yerde dikkatiniz dağılabiliyor. Filmin sonundaki Sezen Aksu şarkısı "Gitmem Daha" da bitiş jeneriğini izlerken zihninizde aynı bir tat bırakabilir.
Son olarak da sizleri, filmin fragmanıyla baş başa bırakıyorum. Gidip izlenilesi bir film, puan vermek gerekirse 10 üzerinden 7'yi rahatlıkla alır.
Not: Filmin orijinal adını söylerken bir sorunum yok, ancak yazarken hâlâ "presenza"yı "prezensa" yazmakta diretiyorum, bakalım bu ne kadar sürecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder