Yanlış duymadınız, yabancı olduğunuz birinden bahsetmiyorum;
Türkiye Cumhuriyeti’nin son 10 senedir başbakanı olan Tayyip’ten, Tayyip
Erdoğan’dan bahsediyorum. Kendisini nasıl seviyorum anlatamam(!), o yüzden bir
samimiyet göstergesi olarak ‘Tayyip’ diyeceğim. O da sonuçta halktan biri,
halkın insanı. Ve hepimiz onu çok, ama çok yanlış tanıyoruz...
Hani eski Keloğlan filmlerinde Keloğlan’ın söylediği bir
şarkı vardır ya, “Ben bir garip Keloğlan’ım” diye, Keloğlan da halkın
çocuğudur, halktan biridir, anasından azarı yer, bohçasını sopasının ucuna
takar, onu da omzuna atar, kendini yollara vurur... İşte aynı o “halk çocuğu”
hesabı, bahsettiğim başbakan da ‘bir garip Tayyip’. Aslına bakarsan sokakta,
yolda yürürken karşılaştığın her iki kişiden biri de Tayyip (bkz. “- Her iki
kişiden biri Tayyip’e veriyor. - Ne veriyor? - Oy tabii ki!”). Peki kim bu
Tayyip? İşte herkesin yanlış tanıdığı, esasında son derece masum olan o Tayyip
Efendi... Yazının belirli noktalarında eğer Tayyip ‘Bey’ kızarsa şu fotoğrafı
kullanacağım:
Kızmaz da yazdıklarımı beğenirse de şu fotoğrafı:
Gelelim hikâyesine... Çok fazla siyasete girmeden, daha
çok Tayyip Erdoğan’ın genel görüntüsü ve hal ve tavırları, bir de bir iki
kelamına göre bir yazı yazacağım. Yani “Çok yüzeysel gitmişin” gibi düşünmeyin,
zaten amacım o. Demir parmaklıklar ardında gözüm yok yani.
Tayyip Erdoğan’ın 2002’deki zamanlarını çok fazla
hatırlamıyorum, iktidara geldiği günü falan hatırlamıyorum, çünkü o zamanlar bu
kadar meşhur değildi benim gözümde. Kaldı ki zaten bir başbakanın meşhur olması
gerekmez, icraat önemlidir. Ama sevgili Tayyip Erdoğan biraz da (bolca!) yüzünü
göstermek, popüler olmak istiyor, ne var bunda yani?!
Neyse efendim... 2002’de geldi iktidara, herkes haşmetli bir
başbakan nasıl olurmuş gördü. Bir güzel esti gürledi (haksızlıklara?), yeri
geldi kucakları (doğruları, dürüstlükleri?), beraber yürüdü bizimle yollarda,
beraber ıslandı yağan yağmurlarda.
Al işte, hemen kötü düşünüyorsun... Oradaydı o da, kendisi
kanlı canlı olmasa bile resmi vardı. Kadrajı çevir yana, bak orada!
Hem de ne güzel mesaj veriyor: “Başarı ekip işidir!” diye.
Ama dikkat edersen cümlenin sonu “.” (nokta) ile bitmiyor, “!” (ünlem) ile
bitiyor. Biraz emrivaki bir hava var yani... Olsun, kötü bir şey mi emrediyor
sanki? “Başarılı olmak için ekip olarak çalışın (lan!)” demek istiyor bence ama
sen görmüyorsun.
Geldi mesela halkın arasına karıştı, onlarla merhabalaştı,
dertlerini, sorunlarını dinledi... Ama şu çiftçi geldi provokatörlük yaptı,
haşmetli başbakanı eleştirdi. Senin ne haddine?!
Görüntüsü de burada:
Hem bir kere; 1) Tayyip’in tansiyonu olabilir, maazallah kan
beynine sıçrayabilir, her şeyi güzel güllük gülistanlık yapmışken neyin
eleştirisi şimdi bu? 2) Köylüye, eğer durumundan memnun değilse ve annesiyle
ilgili bir derdi varsa ‘Anasını da alıp gitmesini (lan!)’ söylüyor, bunda ne
gibi bir kötülük olabilir sorarım sizlere?
Bakın haşmetli başbakan buna sevindi. Devam ediyorum...
Bir de mesela haşmetli başbakanın konuşmaları, mitingleri de
eleştiriliyor. Hani bir miting konuşması var, bir süre sessiz kalıyor, aha
burada...
Ne biliyorsunuz belki orada Tayyip önemli bir şey söyleyecek
de kafasında cümleyi kuramadı? Veya oradan bir vatandaş ona bir şey söylüyor
onu dinlemek için sustu? Hiç bunları düşünüyor musunuz? Konuşmaya devam etse bu
sefer, “Vatandaş bir şey diyor başbakan umursamıyor!” lafı olacak. Size de
yaranılmaz ki?!
Ha bir de, Bingöl’e gitmiş haşmetli başbakan, miting
sırasında Bingöllülere “Diyarbakır ses ver!” diye bağırıyor. İşte burada...
Şimdi hemen eleştiriliyor “Nerede olduğunu bile bilmeyen
başbakan mı olurmuş?” diye. Ey vatandaş, sen hiç mi okula gideyim derken
markete gitmedin? Veya bir yere gittin de “Benim ne işim var la burada?”
demedin sorarım sana? Ayrıca Bingöllüler için çok mu zor Diyarbakır taklidi
yapmak? Aynı ülkenin vatandaşı değil miyiz? “Seeees!” deseler veya sadece
alkışlasalar yeter. Ayıp ayıp, adamı ne durumlara sokuyorsunuz, vallahi ayıp!
Ama hepiniz ortaokulda lisede sınav esnasında kopya çekerken hocaya
yakalanmamak için birlik olmuşsunuzdur. Ayıp!
Tayyip Bey mutlu, tam gaz devam...
Gaz demişken; aynı Bingöl mitinginde haşmetli Tayyip Erdoğan
bir de diyor ki, doğalgazı Bingöl’e AKP-
Pardon haşmetlim, Ak
Parti getirmiştir diyor. Hadi diyelim öyle değil, kabul edin, mutlu olun,
alkışlayın ne var yani? Adam belki sevinecek?
T.B.M.M.'deki bir konuşmasında "Değerli arkadaşlarım, benim milletimin dili tektir. Türk milleti, dili tektir," diyor; sonra mesela bir miting konuşmasında, "Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim. Hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yok. Çünkü bunlar (iftira atanlar) yalan makinası!" diyor, bir de Salı günkü bir parti toplantısında şöyle diyor, "Kim söyledi bunu, Tayyip Erdoğan mı söyledi? Beşir Atalay mı söyledi? Hangi sözcümüz böyle bir şey söyledi? Yalann söylüyorsunuz yalaaannn! (Kadir İnanır stayla!) Yok böyle bir şey."
Belki adamın dili sürçtü o sırada, "Benim milletim birdir, tektir," demek istedi de araya "dil" girdi. Haşmetli başbakanın dili sürçtü ya, hemen eleştirin! O size hiç "Gözünün üstünde kaşın var," diyor mu? Bu da bir eleştiri, ama o böyle bir şey demiyor, çünkü Tayyip Bey edep adap bilen bir insan, sizin gibi değil!
T.B.M.M.'deki bir konuşmasında "Değerli arkadaşlarım, benim milletimin dili tektir. Türk milleti, dili tektir," diyor; sonra mesela bir miting konuşmasında, "Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim. Hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yok. Çünkü bunlar (iftira atanlar) yalan makinası!" diyor, bir de Salı günkü bir parti toplantısında şöyle diyor, "Kim söyledi bunu, Tayyip Erdoğan mı söyledi? Beşir Atalay mı söyledi? Hangi sözcümüz böyle bir şey söyledi? Yalann söylüyorsunuz yalaaannn! (Kadir İnanır stayla!) Yok böyle bir şey."
Belki adamın dili sürçtü o sırada, "Benim milletim birdir, tektir," demek istedi de araya "dil" girdi. Haşmetli başbakanın dili sürçtü ya, hemen eleştirin! O size hiç "Gözünün üstünde kaşın var," diyor mu? Bu da bir eleştiri, ama o böyle bir şey demiyor, çünkü Tayyip Bey edep adap bilen bir insan, sizin gibi değil!
Sonra mesela ezberci sistem bence de hatalı bir şey;
ezberletiyorsun çocuklara, o bilgi kiminde sonsuza kadar kalıyor, kiminde iki
sene. Ne gerek var? Haşmetli Tayyip Erdoğan da pekâlâ tarihi unutmuş olabilir,
bunu niye ona karşı kullanıyorsun ki? (Mehmet Barlas sözüm sana!)
İzleyemeyenler için, videoda şöyle bir diyalog yaşanıyor:
Erdoğan: Bakın biz hep açıyoruz. biz bu kadar olumlu yaklaşım içindeyken, biz de bunun karşılığını görelim.Yani karşı taraftan hiçbir şey olmayınca, devamlı veren taraf biz oluyoruz. Biz nereye kadar hep veren taraf olacağız?
Barlas: Bu vermek mi yani? Bu söylediğiniz gayet insani ve akılcı bir davranış.
Erdoğan: Aynı insani yaklaşımı o da orada, Batı Trakya'da bizim müftülerimize yapsın.
Barlas: Pardon! 1950'de İstanbul'da 130 bin Rum var, 2 tane milletvekilleri var. Şu anda sayıları binin altında. Bir de 6-7 Eylül yaşanmış.
Erdoğan: O dönemleri siz iyi bilirsiniz. O dönemin iktidarında kimler vardı?
Barlas: İktidar değil, ben Türkiye olarak düşünüyorum.
Erdoğan: Bu çok önemli. (Gülümsüyor)
Barlas: Türkiye olarak da Demokrat Parti vardı 6-7 Eylül'de.
Erdoğan: ...
Ben de kızdım haşmetli Tayyip Bey, ben de kızdım. Mehmet Bey, siz kimsiniz ki başbakanı bozuyorsunuz yani?!
Sonra efendim, Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Birand’ın
programına konuk oldu, orada da başkanlık sistemiyle ilgili bir iki soru
soruldu, Tayyip Bey dedi ki, “Benim gönlümde başkanlık sistemi var.” Bunu dedi
yani kayıtlarda var bu. 11 dakika sonra da (videoda 11 dakika diyor) tekrar
sorulduğunda, “Ben gönlümde başkanlık sistemi var demedim,” dedi.
E iyi de, haşmetli Tayyip Bey’in fikri değişmiş olamaz mı?
Siz başbakanın keyfinin kâhyası mısınız? Adam belki program sırasında düşündü
taşındı, başkanlık sisteminin gönlünde yatmadığına, ancak halkın bunu
tartışmasına karar verdiğini söyledi - olamaz mı? Hem bir kere sen bilmiyon,
Kemal Kılıçdaroğlu da çark ediyor, yalan mı?!
Hah bak haşmetli Tayyip Bey’in keyfi yerine geldi...
Bir de mesela kendisinin Hopa’yı ziyareti sırasında çevik
kuvvetin vatandaşlara biber gazı sıkmasından ötürü öğretmen olan Metin Lokumcu
vefat etmişti. Konuyla ilgili, Lokumcu’nun akrabası olan Ruşen Çakır NTV’deki
bir programda hatırlatma yaparak, Tayyip Bey’in Metin Lokumcu’yla ilgili “Kendisini
bilmem, üzerinde fazla durmak istemiyorum” şeklindeki yaklaşımını belirtip, “Bu
konu hakkında bir şey söyleyecek misiniz?” diye sormuştu. O video:
Aynı programda birkaç dakika öncesinde, Metin Lokumcu’nun
biber gazı sıkılmasından ötürü vefat ettiği bilgisini haşmetli Tayyip Bey
yalanlamış, “Hayır efendim, kalp krizinden öldü, kalbiyle ilgili bir problem
vardı,” demişti. Bir kere haşmetli Tayyip Bey bu ülkenin başbakanı, ondan daha
mı iyi bileceksiniz? Kendisi yeri gelir hukukçu olur, yeri gelir doktor olur,
yeri gelir mühendis olur, en iyisini o bilir, siz mi bilecektiniz? Ayrıca
kendisi Hopa’ya gittiğinde içinde yer aldığı otobüsün tepesinde onu korumakla
mükellef olan polis, otobüse atılan taşlar yüzünden otobüsten düşüp
yaralanmıştı, onunla niye kimse ilgilenmiyor? Bu ülkede polis mi daha önemli,
öğretmen mi sorarım size? Bir kere polisten, polis copundan daha güzel bir şey
var mı şu ülkede sorarım size? Tayyip Bey’in gözünden bakın:
Ne kadar da güzel, demokratik bir tablo... Değil mi haşmetli
Tayyip Bey?
Beğendiniz demek... Devam!
Mesela kendisi sözünü sakınmadan, açık yüreklilikle Hopa'da kendi ekibine ve polise saldıranları "eşkıya" olarak nitelendirmiştir.
Hazır Tayyip Bey her şey olabilir
demişken; kendisinin başbakanlık anlayışı olarak ‘ister asar, ister keser’ mantığına
da değinmeden geçemeyeceğim. Bence en güzeli bu!
Mesela kendisi sözünü sakınmadan, açık yüreklilikle Hopa'da kendi ekibine ve polise saldıranları "eşkıya" olarak nitelendirmiştir.
E doğru söylüyor; benden olmayan, benim polisime, çevik kuvvetime saldıran ya "terörist" olacak, ya "Ergenekoncu", ya "eşkıya", hatta muhtemelen de CHP'lidir, başka bir olasılık var mı sorarım size? Ha polis, çevik kuvvet vatandaşa saldırır, o zaman hakkıdır; çevik kuvvet vatandaşı korumak için vatandaşa saldırmaktadır bir kere.
Çevik kuvvet, bu ülkenin en asil duygularının insanıdır, değil mi haşmetli Tayyip Bey?
Hoşunuza gideceğini biliyordum.
Bir de o ne biçim kız çocuğu öyle? Öyle çocuk mu olur?! Dua
etsin ki küçük, valla demir parmaklıklar ardını da görebilirdi, benden
söylemesi! Hele o Cem Yılmaz, tam bir terbiyesiz! Kınıyorum onu! O hareket ne öyle tövbe estağfurullah...
Ben de kızdım haşmetli Tayyip Bey, ben de kızdım... Böyle
laubalilik olur mu yahu? Başkanlık sistemi bir kere ne güzel; tek bir ‘baş’
var, gerisi hep ona itaat edecek. Bir de bunu padişahlık sistemine benzetip
eleştiriyorlar. Yahu biz Osmanlı torunları değil miyiz?
En iyisini haşmetli Tayyip Bey bilir dedik, inanmadınız. Osmanlı konusunda da en doğrusunu Tayyip Bey bilir. Aha "Muhteşem Yüzyıl"daki tarihi de kendisi daha iyi biliyor... Bakın ne demiş;
'Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de televizyon sahiplerini de kınıyorum.'
Eleştirisinin devamı da burada: Radikal haber.
Şaşıracaksınız ama Tayyip Bey at konusunda da hepimizden daha bilgili. O ki ata bile -kısmen- binmiş bir başbakan.
Ha burada da "Tayyip Erdoğan ata bile binemedi" diye geyikler dönüyor. At bir kere huysuzmuş, haşmetli Tayyip Bey ne yapsın? Bak atın bu olaydan sonra verdiği poza...
Cibiliyetsiz!
Tayyip Bey’in surat ifadesinden de anlayacağınız üzere at şu an Silivri’de...
Bakıyorum keyfiniz yerine geldi, bir fincan kahve yapam mı? J
Yapayım yapayım, içersiniz bir güzel... Yiyip içmek demişken; bir açılışa
katılmışsınız, orada tavuk yemişsiniz, onu da eleştiriyorlar.
Bu ne hadsizlik yahu? Bu ne terbiyesizlik? Siz değil
haşmetli başbakan, bu insanlar! Nasıl yiyecektik affedersiniz o tavuğu, çatal
bıçakla mı? Biz Türk’üz efendim, elimizle de yeriz, bölerek de yeriz, bize vız
gelir tırıs gider. Ayrıca yiyiş biçimine değil, adama bakacaksınız adama!
Hey Rabb’im! Yüzünden nur akıyor nur! Böyle bir adama
yaptığınız yakıştırmalara, eleştirilere bakın bir de...
Yediklerinden bahsetmişken; kendisi oğluna bir adet gemi
almış, bu da millete dert olmuş, babababa!
Yahu bakın haşmetli Tayyip Bey de diyor; gemi var gemi’cik’
var, hepsi ‘o kadar da’ pahalı değil yani(!). Makul bir başbakan maaşına sahip
herkes kendine veya oğluna gemi alabilir. Çocuk gemi’cik’ten mahrum mu kalsın
yani?!
Bir de mesela Tayyip Bey’e 400 milyon dolarlık(!) yeni bir
uçak alınmış,
onu da herkes eleştiriyor, yok milletin parası, yok vatandaşın vergisi falan...
Adam Kâmil Koç’la mı seyahat etseydi afedersiniz?
10 Kasım’da Atatürk’ü anmak üzere ülkenin başbakanı olarak
Anıtkabir’e değil de, görüşmeler yapmak üzere Bali’de Brunei sultanının yanına
gidecek elbette.
Bunda garipsenecek ne var? Haşmetlim ülkemizin geleceği için ülke ülke geziyor,
çok mu?
Bunun üzerine bir de, başbakanın Ankara’da, haftada bir kez
uğradığı odasına 330 bin lira para harcanarak yenilenme çalışmaları yapıldı.
E ne var yani? Bugün ortalama bir Türk ailesi her sene evini yenilemiyor mu?
Onu geçtim haşmetli Tayyip Bey başbakan, bunu da mı çok görüyorsunuz?! Demek ki
neymiş; başbakan hem 10 Kasım’a katılmayabilir, hem hiç uğramadığı odası 300
bin liraya yenilenebilirken kendisi 400 milyon dolarlık uçağıyla ülke ülke
gezebilirmiş. Eee, sen de İmam Hatip okuyaydın, sen de Tayyip Bey gibi haşmetli
bir başbakan olaydın da sen de gezeydin. Olamadıktan sonra söylenmek kolay...
Bir de mesela Tayyip Bey sanattan çok iyi anlıyor; ’97 senesinde
Ziya Gökalp’in şiirini okumuş, dizeleri aynen şöyle: “Minareler süngü /
Kubbeler miğfer / Cami kışlamızdır / Müminler asker...” (Tam olarak böyle
olmasa da, buna yakın bir şey) Şimdi Tayyip Bey’i, hükümete muhalif yazılar
yazdılar, gazetecilik yaptılar diye hapse atılanları savunanlar eleştiriyor.
Bir kere bakın Tayyip Bey nasıl kendini ifade ediyor...
Ya bak, haşmetli başbakan birlikten, beraberlikten
bahsederken (yersen!), ’97 senesinde bu yüzden 10 ay hapis yatıyor. Eh, gün
gelir devran döner, şimdi de kendisini eleştirenler hapis yatıyor. Demokrasi böyle bir şey değil miydi? Tayyip
Bey’in demokrasisi böyle, bitaraf değilsen bertarafsın, yok öyle! Şiirin Ziya
Gökalp’e ait olmadığı da iddia ediliyor,
ama boşver şimdi bunu, Tayyip Bey ne kadar güzel okuyor...
Zamanında kendisini dinle ilgili söyledikleri sebebiyle hapse atan yargıyı haşmetli başbakan maşallah çok güzel bir şekilde düzeltti, Ak Parti sayesinde yargı, hukuk ve demokrasi en iyi halini aldı. Bakın ne diyor Tayyip Bey şu videoda:
Sonra efendim, Amerikalı dünyaca ünlü yazar Paul Auster, kendisiyle röportaj yapan bir Türk gazetesine, Türkiye'deki gelişmeleri beğenmediğini ve Türkiye'nin anti-demokratik olduğunu, bu yüzden anti-demokratik ülkere gitmediği için Türkiye'ye de gelmeyeceğini söylemiş - babababa!
Bakın haşmetli başbakan Paul Auster'a cevabı nasıl da yapıştırıyor! Hele kim ki Paul Auster, kaç kitap yazmış? Bizim Orhan Pamuk gibi kaliteli(!) ve başarılı(!) yazarımız gibi Nobel Ödülü almış mı? Ne konuşuyor ta Amerikalardan? Türkiye'nin demokrasisini eleştireceğine, anca kitap yazsın. Zaten kendisi Türkiye'ye gelse ne oluuur, gelmese ne olur... Biz, Tayyip Bey'in de dediği gibi, çok meraklıydık kendisine! Haksız mıyım haşmetlim?
Zamanında kendisini dinle ilgili söyledikleri sebebiyle hapse atan yargıyı haşmetli başbakan maşallah çok güzel bir şekilde düzeltti, Ak Parti sayesinde yargı, hukuk ve demokrasi en iyi halini aldı. Bakın ne diyor Tayyip Bey şu videoda:
"Devletin nerelerine nasıl sızmışlar... Bürokraside var. Askerimizin içine sızmışlar, polisin içine sızmışlar, siyasetin içine sızmışlar, hepsinde var. Yargının içine sçmışlar- sızmış aynı şekilde..."Doğru söylüyor haşmetli başbakan. Ak Parti dönemine kadar çeteler bunların hepsinin içine sç - töbe töbe allam!- sızmış; ama şimdi çok şükür bürokrasi de, asker de, siyaset de, yargı da tertemiz! Artık iktidara muhafelet olacağım diye bir şeyler karalayanlar, yargıtay sağ olsun, yargılanıyor, hapse gönderildiler. Böyle bir ilerleme, bir 'ileri demokrasi' daha önce var mıydı sorarım sizlere? Hepsi Ak Parti sayesinde oldu hamdolsun, haşmetli Tayyip Bey sayesinde oldu.
Sonra efendim, Amerikalı dünyaca ünlü yazar Paul Auster, kendisiyle röportaj yapan bir Türk gazetesine, Türkiye'deki gelişmeleri beğenmediğini ve Türkiye'nin anti-demokratik olduğunu, bu yüzden anti-demokratik ülkere gitmediği için Türkiye'ye de gelmeyeceğini söylemiş - babababa!
Bakın haşmetli başbakan Paul Auster'a cevabı nasıl da yapıştırıyor! Hele kim ki Paul Auster, kaç kitap yazmış? Bizim Orhan Pamuk gibi kaliteli(!) ve başarılı(!) yazarımız gibi Nobel Ödülü almış mı? Ne konuşuyor ta Amerikalardan? Türkiye'nin demokrasisini eleştireceğine, anca kitap yazsın. Zaten kendisi Türkiye'ye gelse ne oluuur, gelmese ne olur... Biz, Tayyip Bey'in de dediği gibi, çok meraklıydık kendisine! Haksız mıyım haşmetlim?
Bu konuda hemfikir olduğumuzu biliyordum. Gülüşüne kurban...
Bir de şimdiye kadar hangi başbakan, hangi ülke adamı,
haşmetli Tayyip Bey gibi Davos’a rest çekebilmiştir sorarım size? Hangi
başbakan, kendi ülkesinde yaşanan acıyı, kederi, yoksulluğu, sefaleti es geçip
başka ülkenin insanlarını savunur hale gelmiştir?
Haşmetli Tayyip Bey ülkesindeki refahı 10 senede maşallah
çok iyi sağlamış durumdadır, bu sebeple başka ülkelere atar yapabilecek vaziyete
gelmiştir. Onu geçtim, “One Minute” haşmetli başbakan sayesinde popüler bir
slogan haline geldi, sen ne diyorsun?
Ondan sonra “Ülkenin ekonomisi kötüye gidiyor” - yok öyle
bir şey efendim! Haşmetli başbakanın ettiği bir laf bile ülkenin ekonomisine
katkı, bir ivme sağlıyorsa elini vicdanına koyup düşünmen gerekir... hadi bul
koy vicdanına.
Bu tür esprileri sevdiyseniz hep yapabilirim haşmetlim, siz
yeter ki isteyin, ‘boynumuz kıldan ince’(!).
Sonracığıma efendim haşmetli Tayyip Bey, Uludere Katliamı
ile ilgili “Uludere’de katliam emrini kim verdi diye soran ölüsevicidir”
derken, kadının kürtaj yaptırmasıyla ilgili de bilgi verip (ahkâm kesip?) “Her
kürtaj bir Uludere’dir” demişti...
Belki başbakan orada felsefe yapıyor, ne biliyorsun? Bak
bunu Uykusuz adlı mizah dergisi kapağına da taşımış:
Biraz kafa yorsanız, biraz aklınızı çalıştırsanız, aslında
Tayyip Bey’in her lafının birbiriyle olan bağlantısını çözer, onu daha iyi
anlarsınız. Ama denemiyorsunuz ki? Tek derdiniz dalgaya almak! Kâfirler sizi!
Ayıp ayıp! Bu yaptığınız insanlığa sığmaz sizin! Bakın
Tayyip Bey de kızdı. Ondan sonra haşmetli başbakan İnsanlık Anıtı heykeline “Ucube”
deyip yıkılmasını emredince de yaygara kopartıyorsunuz. Öyle dergi kapağına
böyle sanat yaklaşımı birader, yersen!
Sonra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da çıkıp, “Başbakan
heykele değil, oradaki yapılara ucube demiştir,” diyor - babababa! Başbakanın
kendi partisinden bir bakan “Başbakanın sözleri yanlış anlaşıldı”ya getiriyor
olayı. Olur mu canım öyle şey? Haşmetli başbakan ne demek istediyse onu dedi,
niye düzeltiyorsunuz? Size mi kalmış? Ama çok şükür başbakanla arasında
uyumsuzluk olan bütün bakanlar hâlâ partide, hâlâ çok güzel yönetiliyoruz,
beğenmeyen gider kardeşim!
Neyse, diyeceğim odur ki, itiraz da etseniz, ısrar da
etseniz, haşmetli Tayyip Bey bu ülkenin son 10 senesinin bir özetidir. Ülkede
laiklik elden gidiyormuş, yok efendim demokrasiymiş falan bunları yok yere
tartışıyorsunuz. Tayyip Bey bunların cevabını zamanında pek güzel vermiş, bugün
ne diye sorguluyorsun?
Aha da “Demokrasi amaç değil araçtır” derken:
Aha da “Hem Müslüman hem laik olunmaz" derken:
Siz Tayyip Bey'i, haşmetli başbakanı üzmeyin, ne diyorsa onu yapın, demokrasiye kurallara onun istediği biçimde uyun, her şey güllük gülistanlık olsun, onu kırmayın, üzmeyin, celallendirmeyin, mesele kalmaz. Ne yani "Tayyip Bey'i rahat bırakın!" diye şu tarz bir video mu yapalım?
Gerek yok böyle şeylere. Bakın Tayyip Bey zaten bize hep gülümsüyor:
Yüzünden gülücük olmasın, amin! Kim ne derse desin, o bu halkın insanı, halktan biri; o 'Bir Garip Tayyip'. Kendisinin deyişiyle: Durmak yok, yola devam!
Siz Tayyip Bey'i, haşmetli başbakanı üzmeyin, ne diyorsa onu yapın, demokrasiye kurallara onun istediği biçimde uyun, her şey güllük gülistanlık olsun, onu kırmayın, üzmeyin, celallendirmeyin, mesele kalmaz. Ne yani "Tayyip Bey'i rahat bırakın!" diye şu tarz bir video mu yapalım?
Gerek yok böyle şeylere. Bakın Tayyip Bey zaten bize hep gülümsüyor:
Yüzünden gülücük olmasın, amin! Kim ne derse desin, o bu halkın insanı, halktan biri; o 'Bir Garip Tayyip'. Kendisinin deyişiyle: Durmak yok, yola devam!
İyiymiş eline sağlık daaa bunu sokağa anlatamazsın zam geliyo kim gelse yapardı diyolar bişeyi yasaklıyo ohhh iyi oldu diyolar elhamdürillah en büyük müsliman yaaaa :) o yetiyo halka halk aslında herkesten böyle öcünü alıyo yıllarca ülke kötü yönetildi ve böylece bu duruma geldik kim ne derse desin...
YanıtlaSil