İlk olarak Youtube’da “Baby”
adlı şarkısıyla keşfedildiğinden beri, bundan asırlar önce Hz. Musa’nın Kızıl
Denizi ikiye bölmesi gibi, gençliği ikiye bölen Kanadalı bir şarkıcı Justin
Bieber. Seveni ölümüne sevip, sevmeyeni ölümüne sevmiyor. Arada “Sesi iyi, ama hayran kitlesi kötü” şeklinde “Kendisi iyi ama çevresi kötü” tarzı
yorumlar da olmuyor değil. Peki nedir hayran kitlesini çığlık çığlığa
bıraktırıp, hayran kitlesi olmayan öteki kitleyi “Justin” dendiği anda tiksindiren
faktör? Mesele popüler kültürdeki Bieberizm etkisine inanmak ve inanmamaktan mı ibaret?
Popüler kültür dediğimiz şey,
dünya üzerindeki insan ırkının çoğunluğunun sevdiği, beğendiği şeyi vitrine
koyarak ilgiyi çekmeye yönelik bir kültürdür. Kimi zaman çok akıllı, kimi zaman
saçma sapan şeyler de barındırır içinde. Öyle ki, insanlar bu uğurda kolaylıkla
ikiye bölünür, birinin sevdiğini öteki sevmez, veya çoğunluğun sevdiğini
azınlık anlamaya çalışır, popüler kültüre ayak uydurma gayreti oluşur vb…
Bunun en büyük örneklerinden
biri hiç kuşkusuz, Youtube’da yayınladığı videolarla ilgi çeken ve 2008’de
Scoot Braun tarafından keşfedilerek büyük bir patlama yaşayan Justin Bieber. Patlamadan kastım ne? 21
Aralık 2012’de Youtube’da en çok seyredilen video olma unvanına erişen Psy lakaplı şarkıcının “Gangnam Style” videosundan önce
uzuuunca bir süre “Baby” adlı parçasına çekilen kliple Youtube’un en çok
izlenen videosuna sahip olmak. Sadece bu mu? Tabii ki değil! 2010 yılı Amerikan
Müzik Ödülleri'nde “Yılın Sanatçısı”, “Yılın Pop/Rock Albümü”, “Yılın En İyi
Çıkış Yapan Sanatçısı” ve “Yılın En İyi Pop/Rock Erkek Sanatçısı”; 2010 yılı
MTV Video Müzik Ödülleri'nde “En İyi Yeni Sanatçı” ve 2010 yılı MTV Avrupa
Müzik Ödülleri'nde “Yılın Erkek Sanatçısı” ödülünü kazanmak da (Vikipedi) bu
patlamanın etkilerinden birkaçı. Hatta ve hatta, 2013 yılı Guinness Rekorlar
Kitabı’na 18 yaşında rekor kıran tek
sanatçı olarak girmek de bu etkilerden biri.
Fark edebileceğiniz üzere,
üst paragrafın son 5-6 satırında Justin Bieber ismini bir kenara atacak
olursak, oldukça büyük bir başarı geçmişinden bahsettim, yani herhangi bir
şarkıcının elde edebileceği büyük başarılar. Bu noktada elbette Amerikan Müzik
Ödülleri, MTV Ödülleri, MTV Avrupa Müzik Ödülleri, hatta Guinness Rekorlar
Kitabı ve bunların son yıllardaki kalitesi sorgulanabilir. Ancak bu ödül
törenleri yapılıyor mu? Yapılıyor. Birilerine ödül verilmiş mi? Verilmiş. Bu
ödülleri ağaçtan meyve toplar gibi toplayan biri de Justin Bieber mı? Evet
Bieber… Peki, nedir bu Justin Bieber antipatisi?
Şöyle bir durum da var;
adamın sesi iyi... Bununla ilgili internette, sosyal medyada ve pek çok yerde
yapılan tartışmaları okudum, genel anlamda en akıllı yorumları yapan insanların
ortak kanısı bu. Adamın sesi iyi. Adam dediysem de daha yeni 19 yaşına bastı
Bieber, hey gidi hey... Sesi iyi, belki güzel de şarkı söylüyor Justin Bieber
(evet şu cümleye kadar pek çok tepkiyi topladığımın farkındayım); ancak nedir
kendisini aşırı seven hayranlarına karşı olarak, ondan ölesiye nefret eden,
hatta kendisine pet şişe fırlatan kitlenin olayı?
Tahminimce şöyle iki sebep
var: birincisi, Justin Bieber’ın üzerine giydirilmeye çalışılan rol çok bol; ikincisi, artık belki de
miadını doldurmuş olan “genç kızların
sevgilisi yakışıklı popçu” durumu.
Mırıltılar eşliğinde şarkı söyleme ekolü
Justin Bieber’ın üzerine
giydirilmeye çalışılan rol ne? “Genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu” ve
“tüm dünyanın hayran olduğu genç popçu” rolleri. Daha çok bir imaj. Genç kızlar
ayılıp bayılsın, kokusuna dokusuna şusuna busuna hayran olsun, dokunmak, öpmek,
okşamak istesin... dur bir dakika, bunlar bir “şarkıcı” için aranılan
özellikler olmalı mı? Hah! İşte olay tam da burada patlak veriyor! Justin
Bieber’ı dinleyen, hayran olan kitle acaba gerçekten onun şarkılarına mı, yoksa
o figüre mi âşık? Bunun kesin cevabını veremeyiz, çünkü Justin Bieber dinleyen
kitleye sorduğunuzda çok rahat “Ben onun şarkılarını çok seviyorum!” diyebilir
ve buna inanmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Hatırlar mısınız (ben de çok
net hatırladığımdan değil ama) 90’larda, daha çok 90’ların sonlarına doğru bir
NSYNC, bir Britney Spears patlak vermişti. Hatta Britney Spears’a büyük şöhret
getiren “...Baby One More Time” adlı parça 30 Eylül 1998’de single olarak
piyasaya sürülmüştü. Nasıldı o parça?
Burada Britney Spears’ın ses tonuna
dikkatinizi çekmek istiyorum. O zamanlar Spears’ın yaşı kaç? 17 herhalde. Sesi
de çok abartılı, çok ahım şahım değil, ancak işte iç gıdıklayan, insana sevimli gelen bir yapısı var.
Bu “...Baby One More Time”
parçasından sonra, 2000 yılında Britney Spears’ın çıkan yeni bir albümü var,
“Oops!... I Did It Again” adında. Çıkış parçası da albüme adını veren parça.
Klibi de şöyle:
Bu videoda Spears’ın sesi
duyulmaya başlandığı andan itibaren bir şey var dikkatini çekiyor mu sizin de?
“Ooouvvv”, “Yeiyeiye” tarzında gırtlaktan gelen mırıltı gibi sesler. Evet, ne
bu sesler? Sadece klibin başında değil, pek çok yerinde Britney Spears
tarafından gırtlaktan üretiliyor. Ama şarkı desen değil, normal bir ses desen
değil. Normal sesi çıkarmaya çalışırkenki ıkınma sesi gibi bir ses.
Peki, bu ses Justin Bieber’ın
şu çok çok çok popüler “Baby” şarkısının klibinde de başta fark edilmiyor mu?
Sırf o değil, Justin
Bieber’ın şarkısında da, aynı örneğini verdiğim Britney Spears şarkılarında fark
edilebileceği üzere sürekli bir nefes alma, “Hah”, “Hoh” şeklinde dinleyeni
mest etmeye yönelik sesler var. Sırf Britney Spears’ın şarkılarında değil,
dünden bugüne pek çok yeniyetme erkek ve kız pop şarkıcısının parçalarında var
bu ses. Peki bu sesler ne biliyor musunuz? Ergen
müzik dinleyicisi kitlenin hoşuna giden sesler. Ben şimdiye kadar,
ergenlikten çıkmış hemen hemen hiçbir kişide bu seslere, bu “Ouuvv”, “Auuhh”
nefes alış verişlerine hayran olup, ayılıp bayılanı görmedim. Demek ki bu
seslerin, bu Britney Spearsvari mırıltılarının, bu Justin Bieber
“Ouaaaoouvv”larının hitap ettiği bir kitle var. Aynı kategoriye mesela yine
genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu Enrique Iglesias’yı da
yerleştirebiliriz; adam belki şarkılarında Justin’den veya Britney’den daha
derin şeyler anlatıyor olabilir, ancak onun da şarkılarının çoğu yerinde o “Ooouuvv”,
“Mmmm” mırıltıları duyulabilir. Mesela Enrique’nin “Push” adlı parçası:
“Ouuvv”lar ve mırıltılar
arasına sıkıştırılmış bir parça, ama tabii dinleyen kitle mest oluyor, o ayrı.
Yani olay, benzer bir müzik altyapısı, rahatlıkla kullanılabilecek çıtır çerez "Seni çok seviyorum", "Beni nasıl terk ettin?" sözler ve "Ouuvvv", "Yei yei", "Mmmmhhh" şeklindeki ses ve mırıltı paketini insanlara satmaya yönelik.
Başarılı popçu rolü Justin’e extra large!
Hollywood’dan çıkan pek çok
pop şarkıcısında olduğu gibi, Justin Bieber’da da rolün üzerine oturamayışı var
benim gözlemlediğim. Genel algı da şu: o yaşta bir çocuk için nedir bu kadar
tantana? O kadar iyi sesi mi var ki? Justin Bieber’a yöneltilen nefret
oklarının nedenlerinden biri de bence, bu dünyanın pek çok muhteşem sese şahit
olmuşluğu varken, bunun bir çocuktan çıkıyor olup onu meşhur etmesi. Tamam,
Justin Bieber’ın meşhur olduğu yaşı bir kenara atalım, diyelim ki 25’inde ya da
27’sinde meşhur oldu. Problem ne? Sesi.
Üstte de yazdığım üzere, çok
geniş bir dinleyici kitlesine, çoğunlukla da ergen ve genç kız kitlesine hitap
eden bir sesi var. Dert edilen şey ise, Justin Bieber’ın sesi iyi olduğu halde,
bu sese sahip dünya üzerinde pek çok insan olması. Yani ses iyi, ancak bu ses
bir tek Justin Bieber’da yok. Bugün Hollywood ve popüler kültürün gücü
sayesinde isterseniz hemen sıradan bir Amerikalı çocuğu veya genci pop
şarkıcısı olarak dünyaya sunabilirsiniz, bu o kadar kolay ki...
Justin Bieber’a giydirilmeye
çalışılan rol bu kadar büyük olunca, kişinin de bu rolü giyebilmek için egosunu
yüksek tutması gerekiyor- oldukça yüksek! Öyle ki, hayranlarınız size iyi
diyorsa, müziğiniz bir şekilde dinleniyorsa siz iyisiniz ve eleştiriye tamamen
kapalı olmalısınız. Bunun sonucunda Justin Bieber’ın, pohpohlanan ve el üstünde
tutulan her popçu ya da şarkıcı gibi medyayla, paparazziyle atışmasının
gerçekleşmesi işten bile değil.
Buna bizim ülkemizde şöyle
bir deyiş vardır, Cem Yılmaz da gösterisinde bundan bahsetmiştir: “Meşhur
olunca g*tün kalktı dimi?!” Ama burada elbette magazinin, paparazzilerin söylem
ve davranışlarının dünya genelinde pek kanıksanmadığını da belirtmekte fayda
var. Ünlü insanların bir kısmı magazini pek sevmez yani, ancak magazin,
ünlülerin hepsi onları seviyor ve kanıksıyor gibi davranınca Justin Bieber’ın
verdiğine benzer tepkilerle de karşılaşmak mümkün olabiliyor.
Genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu
Bir sonraki neden ne? “Genç
kızların sevgilisi yakışıklı popçu”. Bu zincirleme sıfat tamlaması dünya
üzerinde hâlâ pek çok yerde görüldüğü halde, kimi yerlerde miadını doldurdu,
kimi yerlerde ise buna karşılık olan popçu tanımı değişti. Bizim ülkemizde de
mesela bu sıfattan beslenen, özellikle bu sıfatı doldursun diye popüler kültüre
kazandırılan şarkıcılar var; mesela Sinan Akçıl, mesela Murat Dalkılıç, mesela
Murat Boz, mesela Gökhan Özen. Hatta bunların atası var, senelerdir aynı Britney
Spears’ın mırıltısı ya da Justin Bieber’ın “Ouuvv”su gibi tek sesle kitleleri
peşinden sürükleyen Serdar Ortaç. Gerçi Serdar Ortaç bizim için biraz yaşlandı,
artık o kadar genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu denmiyor; ancak ötekiler
için bu hâlâ geçerli. İki “Ouuuvvv”, “Hmmm...”, “Ooohhh” yapabilen, sesi de eh
fena olmayan, şarkıcı olma hayaliyle bu yola başvuran tipi alıyorlar, allayıp
pullayıp önümüze sunuyorlar, ahanda sana Sinan Akçıl, Murat Boz, Murat
Dalkılıç, Gökhan Özen ve daha niceleri. Belki kendi aralarında ses kaliteleri
fark ediyordur, ancak hepsi de belli bir notanın üstüne çık veya altına in
desen öylece kalırlar.
Yine benzer durum Justin
Bieber için geçerli. Siz sanıyor musunuz ki kendisini beğenen büyük çoğunluk
sırf sesini beğeniyor? Burada şöyle bir eleştiri yöneltmek istiyorum: Hadi oradan! Yok öyle bir şey, genç ve
ergen kızlar, birbirimizi kandırmayalım. Justin Bieber’ın, aynı Kinder
çikolatası ambalajındaki velet gibi bir “bebek
surat” imajı var ve sen buna hayransın, kabul et.
Şu fotoğrafla...
...Justin Bieber’ın şu fotoğrafı
arasında...
...ben bir fark göremiyorum.
Düzgün, süt beyazı dişler,
kalemle çizilmiş gibi bir surat, hafif çikolata rengine çalan bir saç ve illa
ki o saçın kafayı alüminyum folyoyla sarılmış gibi sarıp sarmalaması, Bieber’ın
bu fotoğrafında görüldüğü üzere:
Amerikan gençlik dizilerini
bilirsiniz değil mi? Hep eli yüzü düzgün kızlar ve erkekler olur, o ona âşık
olur, öbürü de ötekine, sonra kime âşık olduklarını karıştırıp eş
değiştirirler; aşk, entrika, macera, romantizm hepsi gırla olur, bir de
yaşadıkları yer Kaliforniya falan olursa değmeyin keyfine! Pek çok Disney
Channel dizisinde bile bu tip karakterlerden görülebilir. Esas mesele de
buradan kaynaklanıyor zaten; Kaliforniya’ya gitseniz, ya da Los Angeles’a,
Miami’ye gitseniz, emin olun Justin Bieber gibi onlarcasına rastlayabilirsiniz
tip olarak. Çünkü bunlar hep seri
üretimdir. Hani bizde genç kızlar hep derler ya gözü Brad Pitt’ten olsun,
burnu Johnny Depp’ten, ağzı da Jude Law’dan gibi, kendilerine bir erkek rol
modeli çıkarırlar. Justin Bieber için aynı formülün tamamını Ken bebeği baz
alınarak düşünülebilir.
O kadar kusursuz suratlar ki,
aynı fabrikada üretilmiş gibi. Kaldı
ki bunlar zaten fabrikada üretilmiş. Bu Ken bebeğinin suratlarıyla Justin
Bieber suratı arasında bir fark göremiyorum ben, siz görebiliyor musunuz?
(Elbette görebilirsiniz, bkz. “Zevkler ve renkler”)
Bir de mesela “One Direction”
denen bir genç pop müzik grubu var. 2010 yılında İngiliz “The Factor” programında yarışıp üçüncü gelen bu
grup, programın yapımcısı Simon Cowell prodüktörlüğünde albüm yaptılar, onlar
da dünyayı kasıp kavuruyor, onlar da genç kızların sevgilisi yakışıklı popçu.
Fotoğrafları da şu:
Aynı süt beyazı dişler, aynı
düzgün suratlar, aynı havalı ve parlayan saçlar, aynı karizma. Sanki Justin
Bieber’ı beş adet klonlayıp sıraya dizmişler gibi. En sağdakinin, Justin Bieber
bugün orijinal saçını bozup değiştirmeseydi onun üç dört yaş büyümüş halinden
farkı yok muhtemelen.
Sosyal medyanın kabullenişi bizim kabullenişimizdir
Bir de sosyal medyada
patlamış olmanın etkisi var. Sosyal medya da popüler kültürle paralel işleyen
bir internet mecrası. Popüler kültürün tanımını, en üstten ikinci paragrafta
yapmıştım zaten; herkesin ortak beğenisini vitrine koyup sergilemek. Justin
Bieber bugün bu kadar seviliyor, bu kadar geniş bir hayran kitlesi var
(Twitter’da 35 milyon takipçi) ve bir popüler kültür ikonu. Peki popüler kültür
dediğimiz kavram eskiyle aynı mı? Tartışılır. Michael Jackson’ı, efendime
söyleyeyim Queen’i, Madonna’yı falan popüler eden bu kültürün değeri, Justin
Bieber’ı da popüler edecek kadar değerli mi? Esas olarak belki de bunun
sorgulanması gerek. Mesela Justin Bieber’ın “Baby” adlı parçasıyla, dünyaca ünlü Queen
grubunun solisti Freddie Mercury’nin parçasını kıyaslayan şu resme bakalım:
Toplumun algısı değiştikçe
tüketilen malzeme de değişiyor, dolayısıyla popüler kültür de değişmiş oluyor.
Görüyorsunuz değil mi şarkıların bir zamanlar ne kadar çok şey anlatırken şimdilerde ne kadar az şey anlattıklarını?
Bu etkenlere bağlı olarak, bugün
Amerikan müzik piyasasındaki prestijli ödüllerin artık o kadar da prestijli olmadığı bir gerçek, bunu kabul etmekte fayda
var. Piyasaya daha fazla gelir getireceği tahmin edilen, ön görülen şarkıcılar
ya da tipi güzel insanlar kimse, bu sektör onları ödüllendirip isimlerini dünya
âleme duyuruyor. Aynı popüler kültürden çıkan Lady Gaga var mesela, o Justin
Bieber’dan daha önce popüler oldu, o da pek çok ödül aldı; beş Grammy Ödülü, 13
MTV Video Müzik Ödülü dahil olmak üzere. Billboard dergisi tarafından da 2010
yılında Yılın Artisti unvanını elde etti. İnsanlar Lady Gaga’yı da eleştiriyor,
“Öyle tiple şarkıcı mı olunur? Şov mu yapıyor bu kadın, artistlik mi yapıyor?
Ne biçim klip o öyle?” diye. Olayın içinde biraz da marjinal olma havası ve hevesi var. İlginç, değişik klipler çekme,
kliplere değişik anlamlar, mesajlar yükleme ve ortaya çıkan eseri methetmeye
yönelik.
Eğer popüler kültürün
değerini aşağı çekecek olursak, Justin Bieber rahatlıkla bu kültür tarafından
bir “ikon” haline getirilebilir, çünkü koyduğu bir çıta yok, bir üst seviye
yok. Sesinin iyi olması mı, veya saçlarını kestirip ön tarafını Ten Ten misali
havaya dikmesi mi çıtayı yükseltecek? Sanmıyorum. Popüler kültür ve müzik
piyasasını en büyük etkileyen faktörlerden biri de, herhangi bir parçanın
kendisinin veya müzik videosunun sosyal medyada patlama yapması. Bu durumda,
şarkının iyi veya kötü olmasına bakılmaksızın, aynı “Reklamın iyisi kötüsü
olmaz” mantığına dayalı olarak bir parça veya şarkıcı patlama yapabiliyor, bu
artık çok kolay. Üstelik Youtube gibi günde milyonlarca insanın saatlerce video
seyrettiği bir platformda herhangi bir video yayınlayıp birkaç tık almak çocuk
oyuncağı. Tek olması gereken, popüler kültüre hitap edecek bir malzeme sunup
patlama yapmak.
Justin Bieber’ın 2010 Şubat
ayında Youtube’a yüklenen “Baby” adlı müzik videosunun hali hazırda 838 milyon
izlenme/tıklanma sayısı var, altındaki rakamlara bakacak olursanız 1,5 milyon
kişi videoyu beğenmişken, 3,5 milyona yakın kişi beğenmemiş.
Video klibin altındaki 9
milyon yorumda ise Justin Bieber’ın ne kadar iyi bir şarkıcı olduğu ve ne kadar
kötü bir şarkıcı olduğuna yönelik tartışmalar yapılıyor. Rakamlardan görüleceği
üzere, Justin Bieber’ın hayran kitlesi çok fazla olmasına rağmen, nefret eden
kitle daha fazla. Hatta öyle bir Bieber Nefreti hüküm sürmekte ki Youtube’da,
Psy adlı Güney Koreli şarkıcının “Gangnam Style” adlı parçasına çekilen video
klip çok güzel olduğu ve beğenildiği için o videonun izlenme sayısı “Baby”
parçasını geçsin diye kampanya yürütüldü ve şimdi Youtube’un en çok seyredilen
videosu “Gangnam Style”...
Bu şarkının, Justin Bieber’ın sesinden veya şarkılarından farkı ne? Genel olarak baktığımızda şarkının bir farkı yok; çıtır çerez, popüler kültüre hitap eden, unutulmaya bile başlanan bir şarkı. Müzik klibi güzel, eğlenceli, seyirlik o kadar. İzlenme sayısı ve beğenme/beğenmeme oranına bakacak olursak onun durumu daha iç açıcı.
Bu şarkının, Justin Bieber’ın sesinden veya şarkılarından farkı ne? Genel olarak baktığımızda şarkının bir farkı yok; çıtır çerez, popüler kültüre hitap eden, unutulmaya bile başlanan bir şarkı. Müzik klibi güzel, eğlenceli, seyirlik o kadar. İzlenme sayısı ve beğenme/beğenmeme oranına bakacak olursak onun durumu daha iç açıcı.
Sonuç olarak; Amerikan müzik
piyasasında her 10 gençten 2 veya 3’ünde bulunabilecek ses, Kinder çikolata
ambalajından fırlamış gibi gözüken, Ken bebeği tipli bir surat ile oluşturulan
“imaj” ya da “ikon” belki de eskimeye başlamış olduğu, ancak dünyada hâlâ bu
formüle itibar edenler olduğu (olabildiği) için Justin Bieber’ın bu kadar
meşhur/popüler olmasına isyan var. Belki de Justin Bieber’da o kadar da ölünüp
bitilecek, o kadar üst baş yırtılıp çığlık atılacak bir tip, bir karizma yok,
ya da var ve biz görmüyoruz. Yani olay Justin Bieber’a değil, Bieberizm diyebileceğimiz popüler kültür olayına inanıp inanmamayla ilgili.
Harika yazı. Tebrikler.
YanıtlaSilTeşekkürler.
YanıtlaSil