24 Aralık 2012 Pazartesi

Ne iyi abimizdin sen Severus Snape...


“Harry Potter” serisini okumuş veya filmlerini izlemiş olan herkesin yakından tanıdığı bir isim Severus Snape; seri boyunca kötü kalpli, ruhsuz, gıcık, ters bir tip... ama özünde kedi gibi bir insan. Aslında biraz daha dikkatli bakarsanız, eski Türk filmlerindeki genelde kötü, ama özelde kendi sebepleri olan iyi karakterlerden hiçbir farkı yok...


Vikipedi sayfasında bile kendisi şöyle tanımlanmaktadır; “Sıska, soluk yüzlü, kanca burunlu, omuzlarına kadar inen yağlı saçları ve siyah cübbesiyle besili bir yarasaya benzer.” Harry Potter’la ilk tanıştıklarında ona attığı bakış bile kendisinden kıl kapmamıza neden olmuştu ilk başlarda. Ama bunlar hep Rowling Teyze’nin oyunları, komplo bunlar!

Hâlbuki Snape kim? Müslüman olmasa dahi, namazında niyazında, sevdiği bir kız olan sıradan bir genç delikanlı. Hatta yıllar sonra serinin baş karakteri Harry Potter’ın gıcık olduğu öğretmen olmasına rağmen, Harry’nin annesinin ilk sevgilisi. Ama işte bizde derler ya ‘birbirleri için yaratılmamışlar’, ‘kaderlerinde yazmıyor’; işte Snape de bu kader kısmet işleri sebebiyle Harry’nin annesi, eski adıyla Lily Evans’a belki sırılsıklam, belki de naif bir aşk besleyen delikanlı.



Yüce Rabbim adama öyle bir surat, öyle bir çehre vermiş ki adamın kaderi suratından belli! 



Rowling Teyzem de boş durur mu, yapıştırmış seriye James Potter’ı!



İlla imkânsız gibi gözüken bir ilişkiyi daha da zorlaştırmak için kızı veya erkeği daha da kötü duruma sokacak, çok daha iyi görünümlü bir versiyonu olsun ama değil mi? Olmazsa olmaz! Bok varmış gibi James Potter çıkıyor Severus Snape’in karşısına ve adamın kaderiyle oynuyor. Cibiliyetsiz!



Dalga geçmeler, milletin önünde rezil etmeler... Hiç yakışıyor mu koskoca Harry Potter serisinin baş çocuğunun babasına? Ondan sonra Snape niye kötü? Tabii kötü! Bütün önyargılarınızdan arınıp bakacak olursanız kendisinin bir karizması, bir cazibesi de yok değil hani.



Hatta cüretkâr pozlar da veren biri.



Şen kahkahalarla gülmesini de bilen biri.



Hatta daha da fazla gülen biri.



Zor zamanlarda bir büyüğe de danışır... Büyük derken Rakı’dan bahsetmiyorum tabii, Minerva McGonagall söz ettiğim kişi.



Artık öyle bir hâle gelmiş ki, Voldemort adını duysa “Tövbe bismillah!”ını çekiyor.



Harry’ye de her ne kadar gıcık olsa da, aslında bu biraz babasından da kaynaklanıyor.


“Seni sevmedim süt oğlan. Babanı da sevmezdim zaten.”


Ancak burada kişisel bir şey yok; kadrajı yana çevirdiniz mi aslında genel olarak öğrencilerine kızdığını görebilirsiniz.



Yoksa yeri geldiğinde öğrencilerini koruyacak kadar temiz kalpli biri.



Evet gençliği zamanında Lord Voldemort’la ilgili bir kehanete kulak misafiri olup Harry’nin annesiyle babasını ispiyonlamış olabilir. Ancak neden olduğu ölümlerden sonra hiç mi üzülmedi? Tabii üzüldü!



Ağlama Snape, bak beni de ağlatacan! Ama nereden bilebilirdi James ve Lily Potter’ın biricik oğulları, Lord Voldemort’un düşmanı, cadılar ve büyücüler âleminin kahramanı Harry Potter’ın gün gelip tembel bir öğrenci olacağını...



Sonra Snape demez mi:


 “Evladım niye böyle yapıyorsun? Niye anana çekmemişin sen? 
Gözler anandan ama kafa babandan...”


Snape olmamış madem, Harry olmuş mu?!


"Oğlum bak asabımı bozma beni gıcık etme!"



"Vallaha basarım sıfırı haa!"


Snape ki Harry’nin Çataldili konuştuğunu ilk fark edenlerden.


“Tövbe bismillah! Ne biçim konuşuyo lan bu?! Allah’ım sen koru!”


Dumbledore’a gelip pişman olduğunu söylemesi üzerine Hogwarts’ta hocalık yapıyor, Dumbledore’un özel işlerini de hallediyor. Hatta Dumbledore’un plânı için onu bile öldürüyor!


"Allah'ım sen günahlarımı affet..."


Yine de şu alıklığa, şu naifliğe bakar mısınız?


“Yanlış bir şey mi yaptım?”


Yanlış bir şey yapmadı, ama bütün Hogwarts onu kötü bildi. Onu anlamadılar...

Ama sonunda ne oluyor? Voldemort’a yaranamadığı gibi o da Snape’i öldürüyor. O da bir fani sonuçta...


“Çogacı çekiyom Hayri! Dayanamıyom!”



“Öldüm ya la... Gözlerin de anana çekmiş Hayri...”


Adamın son sözü, son düşünceleri bile Harry’nin gözleri, annesine ne kadar benzediği... Bu kadar iyi kalpli, bu kadar başkasını düşünen bir insan, Allah aşkına, sizce kötü olabilir mi? Ama Rowling Teyze milyar dolarları cebe indirecek ya, yaptığı büyük günah! Yelloz!



Neyse, yine de bu kadar derinlikli, dıştan kötü gözüküp içinde ne fırtınaların koptuğunu en sonunda anladığımız Severus Snape gibi bir karakteri, bir dert adamını, bir düşünce adamını yarattı, affediyoruz.

Hepsinden öte; yüzüne zoraki de olsa bir gülümseme ekleyen Snape abimiz kötü olabilir mi? Olamaz. Ne iyi abimizden sen Snape...



Tamam bu kadar şaka, güldürü yeter. Snape diyor ki: "Kitaplarınızın 394'üncü sayfasını açın!"



6 yorum:

  1. Sünepe Harry Potter'dan daha çok severdim Snape karakterini, öldüğünde de bir hayli üzülmüştüm. Eğlenceli bir yazı olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. İlginiz için teşekkürler. :) Tam siyah, tam beyaz olmadan gri bir karakter olması ve hikâye boyunca hem daha karanlık tarafının gösterilmesi, Snape'i daha 'derinlikli' bir karakter yapıyor benim gözümde. Ölmeyeydi iyiydi... :D

    YanıtlaSil
  3. Az dua etmemiştim Snape'e bir şey olmasın, Harry ölsün diye ama kısmet olmadı maalesef.:D Yazınız çok hoş gerçekten. Okurken yüzümde gülümseme eksik olmadı. :)

    YanıtlaSil
  4. İlginiz için teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil
  5. Kahkahalarla güldüm yaa :D ımm evet 2016dayız fırkındıyım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkürler. :) Sene kaç olursa olsun, Snape bizim için yine de bir tane. ;)

      Sil