Bu zamana kadar pek çok saç modelini denemiş ve sert bir saç
tipine sahip biri olarak diyebilirim ki; özellikle erkekler için, 3 numara saç en kral saç modelidir!
Doğduğumda saçım sarıymış. Bu vesileyle babaannem beni hep sarı oğlum diye sever. Onun gözünde
daima sarı saçlı biri olacağım - saçım siyah veya kırlaşmış veya beyaz olsa
bile!
Küçükken saçlarım uzun ve kıvır kıvır olurdu, onu da
biliyorum. Ne zaman saçım uzasa kıvır kıvır bir hâle gelirdi ve -şimdikine
kıyasla- daha yumuşaktı.
1997 yılında “Titanic” filmi gösterime girdiğinde Leonardo
DiCaprio’nun saçını geriye taradığı bir yemek sahnesi vardı. Ona özenerek
saçımı bir defalığına tamamen geriye yatırayım demiştim... bayağı jöle
kullanmam gerekmişti ve en sonunda yatırmıştım, ama bu sefer de o saç bana hiç
uymamıştı.
Ricky Martin’in patlak verdiği bir dönem vardı 90’larda,
ablam da bir kere saçımı onunki gibi yapmaya çalışmıştı. Hani şu dağınık,
havalı duran saç modeli... olmadı. Daha doğrusu oldu da, jöleyle anca! Jöleye iki dokunayım, saçım yine
fırça gibi oluyordu.
Ha bu arada, bir de Ronaldo’nun patlak verdiği bir dönem
vardı, yine 90’larda (90’ların sonlarına doğru galiba); bütün bebeler saçını
Ronaldo’nunki gibi kazıtıyordu. Bu ‘bebeler’e
ben de dâhil oldum: annem balkonda tezgâhı kurdu ve saçımı 3 numaraya kazıdı!
Tezgâhı kurdu dememdeki maksat; benden sonra kuzenlerim, bir de birkaç komşu
çocuğu da olmak üzere hepimizin saçını 3 numaraya vurdu. Anam resmen balkonda
koyunun tüylerini kırpar gibi bizi kazımıştı!
3 numara saç modeliyle ciddi anlamda tanışmam sanırım o
yazdı. Hatırladığım kadarıyla o vakitten sonra da saçım bir daha asla yumuşak olamadı. Hep böyle uzuyor ve fırça gibi
oluyordu, hâlâ da öyledir.
Sonra bir ara, Çarkıfelek yarışmasının popüler ve bol
reytingli olduğu zamanlarda Mehmet Ali Erbil saç modeli vardı; kirpi saç modeli. Ona çok özendiğimi,
hatta uzunca bir süre özendiğimi hatırlıyorum. Ama şöyle bir fark vardı: Erbil’in
saçı benimki kadar gür değil ve yumuşak; benim saçım gür ve yumuşak değil!
Hâliyle ben berberde saçımı ne kadar kestirip şekil verdirtsem de, ertesi gün
okula giderken o saç asla benim istediğim gibi kirpi şeklinde olmuyordu. Bir de
ilkokul ve ortaokulda, arkadaşın yapılı saçını bozma modası vardı, sen saçını
jöleyle güzelce yaparsan ve bunu havalı biçimde sunarsan o saç elbet bozulurdu.
Bilmiyorum belki de sadece bana karşı uygulanan bir şeydi bu, ama bu vesileyle
de benim saç öğlene kadar kirpi kalıp öğleden sonra milletin saçıma dokunması,
ellemesi, okşaması vb. sebebiyle fırça hâlini alıyordu... geriye kalan
saçımdaki jöle kokusuydu sadece.
Sırf bu kirpi saç modeline aşırı kapılmış olmam sebebiyle
yine galiba ortaokul zamanlarımda uzunca bir dönem kaliteli jöle arayışına girmiştim.
Gözlerimin önünden bir sürü rengârenk jöleler akıp geçiyordu. Şöyle bir
manyaklığım da vardı; akşam mesela duş almışsam, duştan çıkar çıkmaz o
yumuşamış, kolaylıkla şekil verilebilen saçıma jöleyle şekil verirdim ve öyle
yatardım. Yeteri kadar manyakça galiba - yatmadan önce saç jöleyle yapılır mı?!
Umut fakirin ekmeğidir, yaptım işte...
O kirpi saç modeliyle ilgili hevesim de geçtikten sonra,
hatırladığım kadarıyla, jöleye ve saç yapmaya küstüm galiba, hiç saçımı
yaptığımı hatırlamıyorum. Yani elime jöleyi alıp saçıma sürerek şekil verdiğimi
uzunca bir süre hatırlamıyorum. Belki de yapmışımdır lise döneminde, ama
ortaokuldaki kirpi saç modeli kadar manyakça bir hevesle değil. (O dönem iki
haftada bir berbere gidiyordum, daha saç uzamadan, düşünün!) Saçıma jöle
damlası değmedikçe fırça gibi bir saç modeliyle geziyorum ve ablamın deyişiyle
bu model de elektrik-elektronik saç
modeli hâlini alıyor. Yani elektrik-elektronik mühendisliği bölümünde
okuyan bir erkeğin saç modeli. Onlarınki de böyledir ya, jöle sürülmez, şekil
verilmez, elektrik çarpmış gibi sert ve fırça gibidir, diken dikendir (kirpi
modeli gibi değil). Aynen öyle. O ara saçım yine uzadığında küçüklüğümde olduğu
gibi bukle bukle, kıvırcık oluyordu ve seviyordum o hâlini. Ama saçım çok uzayınca
kaşınması gibi bir problem de var.
Saçım ve kaşınmasıyla ilgili bir cilt rahatsızlığım olduğunu
bundan 5-6 sene önce doktor vasıtasıyla öğrendim. Vücudumun gür saç ve kıl
çıkan bölgeleri olan baş, yüz ve göğüs kısımlarında kaşınmalar, kırmızı
noktalar, akneler beliriyor ve kaşıntı yapıyor. Neyse bu noktaya çok fazla
değinip iğrençleşmeyeceğim. Ama genel konu, saçımın çok uzadığında kaşınması ve
yaraya sebep olması.
Bilkent Üniversitesi’ne girdiğim zaman da bir süre saçım çok
uzun olmasa bile belli bir uzunluktaydı ve yine kıvır kıvırdı. Ama kaşıntı
sorunu devam ediyordu, şapka taktığımda 15-20 dakikada bir çıkartıp kafamı
kaşımam gerekiyor mesela. Doktor ne ilaçlar, ne çareler önerdi, kısa vadede
çözüm sunarken, uzun vadede... tutmadı. Saçıma zeytinyağı mı sürmedim, ilginç
sabunlar, jeller mi sürmedim, bone takıp evin içinde bir saat mi gezmedim, koca
karı ilaçlarına varıncaya kadar neler neler denedim... hiçbiri uzun süreli
sonuç vermedi.
Anladım ki benim saçım gür, fırça gibi ve sertti, uzun olmamalıydı. Derken Bilkent’te pek çok
erkek arkadaşın saçının 3 numara kesilmiş olduğunu gördüm. En yakın
arkadaşlarımdan birkaçının saçı da 3 numaraya kesilmiş... O ara benim kafamda
bir ampul yanar gibi oldu. “Ulan,” dedim, “acaba benim olması gereken saç
modelim de bu mudur?”...
Ama tabii senelerce uzun saçla gezen bir insan olduğum için,
ilk başta kısa saçı kendime bir yediremedim, bilinçaltımda, “Olmaz öyle şey!”
kavgası sürüyordu.
Yine o dönemde “Lost” dizisi acayip popülerdi. Dizinin
başkahramanı olan Jack’in saçı da 3 numaraya kazılıydı. Etrafımda 3 numara
saçla gezen insanlar, izlediğim dizide 3 numara saçlı bir tip... bu bana olsa
olsa bir işaretti! Ablam bir gün dedi
ki senin saçı 3 numaraya vuralım. Önce dedim ki olmaz! Keloğlan gibi olurum,
suratım çok ön plâna çıkar, zaten burnum büyük ve kulaklarım sivri (Mr.
Spock!). Saçı 3 numaraya vurursam bunların hepsi belirginleşecek... yerler
mi? Yemezler! Ablam, “Bak,” dedi, “Lost’ta Jack’in saçı da 3 numara, ne kadar
da karizma duruyor. Hem senin saçın zaten hızlıca uzuyor, beğenmezsen bir daha
3 numara kesmezsin olur biter.”
Öyle dedi böyle dedi, neticede ikna etti. Balkona yine
tezgâh kuruldu -ama bu sefer tek kişilik- ve ablam benim saçı kırptı... işi
bittiğinde de fotoğrafımı çekti, aynada kendime baktım falan... Tip ben, ama
saç yabancı gibi geliyor. Sanki tipim
kaymış gibi hissediyorum kendimi, o derece yabancıyım.
Ertesi gün okula giderken şapka taktım, millet 3 numara saç
modelimi görecek de rezil olacağım diye (hâlbuki bir insan neden kısa saçla
rezil olsun ki?). Bir ders sırasında saçımı kaşımak için şapkayı az kaldırdım,
bir arkadaş gördü, “Aaa saçını mı kestirdin? Ne güzel olmuş işte!” dedi. Birkaç
arkadaşın daha dikkatini çekti o anda, “Aaa ne süper olmuş işte! Çok iyi olmuş!”
Ulan bana özgüven bir geldi, bir geldi, dedim 3 numara saç modeli benimdir
artık!
İkidir üçtür saçımı 3 numara kestirdim, baktım hakikaten
saçım ve kafam öyle rahat ediyor ki... Kaşınma problemi azalıyor, duştan
çıktıktan sonra kurutma problemi de en aza indirgeniyor. Bir de sürekli
düzeltmen, şekil vermen gereken bir saç uzunluğun yok. Kafa rahat!
2007 senesinden beri saçımı devamlı olarak 3 numara
kestiriyorum. 2011 yazında askere gittim, askere giderken saçımı 3 numara
kestirdim diye hiç içim sızlamadı, askerde de saçım 3 numara kesiliyor diye hiç
üzülmedim, galiba üzülmeyen tek asker de bendim! Soran olduğunda, “Ben sivilde
de 3 numara geziyorum ki,” diyordum.
Şimdi bir de uzun süredir sıkı olarak spor yaptığımdan, kısa
saçın bana kârını daha rahat görüyorum. Terleyince saçı kaşıma derdi yok,
dahası saç zaten kısa olduğu için çok kaşınma derdi de yok, duştan sonra saçı
kurutmak da problem değil...
Öyle rahatım ki! Saçı 3 numara kestirince özüme dönmüş gibi
hissediyorum kendimi. Saçım uzamaya başlayıp da üzerinden 3-4 hafta geçince
saçımdan tiksinir hâle geliyorum, çünkü zaten şekil vermiyorum (istesem de
veremiyorum!), bir de o kadar saç teli kalabalığının başımda ne işi var?!
Diyeceğim odur ki; eğer bir erkekseniz (kadınsanız da
tipinize göre değişebilir) ve saç konusunda siz de problem yaşıyorsanız (saçın
şeklini beğenmiyorsanız, jöleyle vb. malzemeyle yapamıyorsanız, başka herhangi
bir sorununuz varsa) bir defalığına 3 numara, en olmadı 4 numara kestirin.
Bakın bakalım ne kadar rahat edebiliyorsunuz, alışabiliyor musunuz? Eğer
rahatsanız, zaten uzun zamandır kayıp olan kardeşinizi bulmuşsunuz demektir!
Eğer rahat değilseniz saç elbet uzayacak.
Şimdi o meşhur, ünlü tanıdığımız insanlar uzun saçlarına hep
bir model, bir şekil vererek karşımıza çıkıyorlar ya, siz sanıyorsunuz ki onlar
uzun saçtan memnunlar. Hâlbuki bu işin ünlüsü ünsüzü yok, her erkek 3 numara
kısa saçı bir şekilde sevebiliyor - en azından rahat edebiliyor.
Benim şimdilik tek problemim, kısa saçlı hâlimin, saçımın da
oldukça beyazlaması sebebiyle, -kimi zaman- Özcan Deniz’e benzetilmem. Ama bu
da ya iki ya üç kere başıma geldi, daha da sorun olmadı, olacağını da
sanmıyorum. Zaten bir süre sonra dünya saç düzeni değişecek ve erkekler için
ideal saç kesiminin 3 numara saç modeli olduğu belirlenecek, ben buna
inanıyorum.
çok güzel yazmışsın valla tamamını okudum :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilFarklı yerlerde , farklı zamanlarda aynı sıkıntıları çekmişiz hocam . Sonuna kadar okudum , yaşasın 3 numara
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler. :)
Sil