Uzun adam olmayı ne kadar iyi, ne kadar kötü biliyorsunuz
bilmiyorum, o yüzden bu yazıyı uzun adam gözünden anlatma ihtiyacı hissettim.
Ve hayır, Tayyip Erdoğan’dan değil, kendimden ve kendim gibilerden genel olarak bahsediyorum.
Uzun adam olmak, ya da genel anlamda uzun bir insan olmak
bazılarınca bir avantaj olarak görülebilir; uzun birine bakıldığında “Vauvvv
boyu amma uzun(muş)!” dendiği zaman bunun uzun kişinin lehine olduğu
sanılabilir. Aslında hiç öyle bir şey yok. Yani birinin karşınıza geçip sizi
aşağıdan yukarı süzüp başını yukarı kaldırırken gözlerini kocaman açıp “Boyun
ne kadar uzunmuş?” demesi bir iltifat değildir bence.
Bir kere uzun kişinin dezavantajı, herhangi bir ortamda
(eğer ortam da samimiyse) kendisine “Boyu uzun olanın aklı kısa olurmuş” veya “Allah
bir boy vermiş, gerisini koy vermiş” espri yapılmasıyla başlıyor - ya da bu
dezavantajlar başlamışsa, bu cümleyle muhakkak sürüyor. Peki bunu söyleyenler
niye söylüyor? Onu da hemen açıklayayım: kendi boyları istedikleri kıvama
gelmediği için söylüyorlar. Ya da en genel anlamda psikolojik açıklamasını
yapacak olursak, bir insan kendisindeki eksik gördüğü şey karşısındakinde
fazlaysa, kendi egosunu tatmin etmek ona “Boyu uzun olanın...” diye başlıyor.
Ama mesele değil, biz uzunlar da kısalarla “Kıçı yere yakın olandan korkacaksın”
diye dalga geçebiliyoruz. Buna benzer şekilde “Bacaksız” da diyebiliyoruz -
bizim bedenimizin yüzde bilmem kaçını bacak oluşturduğu için, boyu kısa olan
bacaksız olmuş oluyor.
Boyumun ne zaman 1.86’ya ulaştığını açıkçası bilmiyorum. Bu
uzunluk da en son 6 ay önce spor merkezinde ölçtüğüm hâli, yalan yok yani.
Ondan 6 ay önce de ölçmüş, yine 1.86 sonucuyla karşılaşmıştım. Spor esnasında
vücudu esnettiğim için belki biraz daha uzuyor olabilir (öyle bir şey var mı
bilmiyorum?), ama genel olarak 1.86’yım.
Avantajları? Hah, onları baştan vereyim, zaten abartılı bir
avantajı yok bence.
- Boyunuz uzun olduğu için ananız, bacınız, ablanız,
teyzeniz, yengeniz - kısacası ailenizdeki kısa boylu pek çok hanım, mutfak
işleri esnasında sizi çağırabiliyor. Ne için? Borcamı üst rafa yerleştirmeniz
için!
- Mutfak dışında da, yatak odasında bir yastığı veya yorganı
üst dolaba koyarken kolaylık yaşıyorsunuz.
- Eğer sadece boy olarak değil, vücudunuzun pek çok yeriyle
uzunsanız (orayı kastetmiyorum!), oturduğunuz veya durduğunuz yerden pek çok
şeye ulaşabiliyorsunuz. Örneğin; sofrada tuzu veya karabiberi “Şunu uzatır
mısın?” diye sorma zahmetine girmeden alabiliyorsunuz.
- Bacakları uzun olan bir uzunsanız eğer, yürümeniz hızlı
olabiliyor, 10-15 dakikalık yolu büyük adımlarla 7-8 dakika içinde
alabiliyorsunuz (hesaplanmıştır). Tabii ne oluyor? Öteki insanlara göre daha
fazla yorulmuş ve terlemiş oluyorsunuz.
- Basketbola yatkın olabiliyorsunuz. Ama emin olun,
basketbolda, 1.86 boyundan çok daha uzun olanlar, deyim yerindeyse develer yer almaktadır. Bazılarıyla
karşılaştığımda ben bile kendimi küçük hissediyorum.
- Aynı şekilde yüzmeye de yatkın olabiliyorsunuz. Eğer yüzme
tekniğini iyi bilirseniz iyi bir yüzücü, iyi bir atlet olabilirsiniz.
- Boyunuz uzun olduğu için, kalabalıkta tepeden bakıp kimin
gelip gitmekte olduğunu görebilirsiniz. Uzun boy ayrıca konserde işe yarar,
sahneyi pek güzel görürsünüz.
- Bunların dışında, kısa veya normal boylu insanlar için
dezavantaj olabilen/olabilecek pek çok konuda avantajınız var; onların kısa
boyuyla yapamadığı şeyleri (orası değil!) uzun boyunuzla yapabildiğinizi
düşünün. İşte avantajınız bu.
Hah, avantajlar -şimdilik- bitti. Biz uzun adamların, uzun
insanların bu tarz lehimize durumlar var. Şimdi gelelim dezavantajlara!
- Kısa boyluların boyunun yetmediği her şeyde sizi çağırması durumu var.
- Uzun boylu olduğunuz için, bazı yerlere girerken,
çıkarken, binerken, inerken, altından geçerken o yerin yüksekliğini hesap
edemeyebiliyor ve başınızı çarpabiliyorsunuz. Ben yıllar içinde hangi
girişlerden geçerken başımı çarpabileceğimi az çok hesapladım, ona göre gardımı
alabiliyorum. Ama gafil avlandığım durumlar yine de oluyor.
- Vapurdan vs.’den inerken “Başınıza dikkat!” tarzı bir
uyarı en çok sizi ilgilendiriyor, buna dikkat etmeniz gerekiyor. Yoksa her
defasında başınızı (yanlışlıkla veya dalgınlıktan) vura vura başınızın bir süre
sonra düzleştiğini veya kafatasınız üzerinde eğimler oluştuğunu fark
ediyorsunuz.
- Sığmıyorsunuz! En büyük problem belki de bu. Sığamıyorsunuz. Otobüse, dolmuşa, hiçbir
yere sığamayabiliyorsunuz. Veya oturmalı bir yerde de sığamıyorsunuz. En son
kamu personeli sınavına girdim ve girdiğim okul bir ilkokuldu, bana düşen sıra ise, bacağımın dizden altı olan kısmı
kadar boyda idi. Şaka yapmıyorum. Sıraya oturduğumda, önüne çekirge atılmış bir
örümceğe benziyordum. Mecburen bana daha büyük bir sıra vermeleri gerekti.
- Bu sığmama problemi otobüste de çok can sıkabiliyor. Aynı
şekilde sinemada da. Mesela otobüste 8-9 saatlik bir yolculuk
gerçekleştiriyorsanız, o koltuğun baş kısmı hiçbir zaman başınıza denk
gelmiyor, denk gelmesi için yerinizde kaykılırsanız bu sefer bacaklarınız
sıkışıyor ve bir süre sonra ağrımaya başlıyor. Kaykılmasanız dahi bacaklarınız
bir süre sonra zaten ağrımaya
başlıyor. 15 - 30 dakikalık süre içerisinde devamlı pozisyon değiştirmeniz
gerekiyor - pozisyon dediğim de farklı bir şey değil; ya sağa, ya sola yatık
bir virgül gibi olmanız gerekiyor. Can çekişen bir solucanın ağır çekim
görüntüsü gibi oluyorsunuz. Sinemada da aynı şekilde, her tarafınız tutulmaya
başlıyor ve filmi, koltuğun bir sağına, bir soluna dayanarak izlemek zorunda
kalıyorsunuz.
- Avantaj kısmında bacaklarınızın uzun olması ve bu sayede
hızlı yürümenizden bahsetmiştim ya? Hah, o yürümeyi bir arkadaşınızla veya
grupla düşünecek olursanız, onlara yetişmek için (yetişmek dediğim; onlar
arkada kalınca durup onların size yetişmesini sağlamak esasında) adımlarınızı yavaşlatmanız gerekiyor. Çünkü sohbete
dalıp hararetli bir şeyler konuşuyorsanız, bir süre sonra yanınızdaki
arkadaşınızın sizden kopmakta olduğunu görebiliyorsunuz. Yavaş yürümek de şöyle
bir dezavantaj yaratıyor; adımlarınızın oldukça küçüldüğünü hissediyorsunuz,
yani yanınızdaki kişi yürürken siz ufak ufak adımlar atmak zorunda
kalıyorsunuz.
- Uzun boy her yerde, ama her yerde dikkat çekiyor ve her yerde dikkat çekmeyi istemeyebilirsiniz. Örneğin; askerde!
- Bir arkadaşın arabasına binerken dikkatli olmanız
gerekiyor, çünkü yine başınızı vurma riskiniz var. O riski atlattığınızda bu
sefer arabaya sığma probleminiz var. Öne oturuyorsanız koltuğu arkaya, arkaya
oturuyorsanız koltuğu öne çekmeniz gerekiyor. Eğer bunları yapamıyorsanız,
Picasso tablosundaki bir figür hâlini alıp yolculuk boyunca öyle kalmanız
gerekiyor.
- Uzun boylu, uzun kollu, uzun bilmem neli biri olarak
(bence) devamlı spor yapmanız, vücudu gevşek ve elastik tutmanız lazım. Aksi
takdirde yere oturup bağdaş kuramazsınız veya yere herhangi başka türlü bir
pozisyonda oturduğunuzda bir süre sonra her tarafınız ağrımaya başlar.
- Uzun boylu biri olduğum gibi, ellerim de kısmen büyük,
parmaklarım da uzun. Dolayısıyla bu uzunluk yüzünden yatağa sığmak zor
olabiliyor ve küçük bir yatağa rast geldiğinizde (her zaman kendi yatağınızda
yatacaksınız diye bir kural yok) çaprazlamasına yatmanız gerekebiliyor veya
kendinizi bir şekilde o dikdörtgenin içine sığdırmanız gerekiyor.
Şu an için aklıma gelen genel dezavantajlar bunlar. Daha
bunlardan bir sürü var. Tabii dezavantajları düşünüp bunları aşmak için
yöntemler arandığında avantajlar da elbette bulunabiliyor. Ama genel anlamda sığmıyorsunuz, sığmıyorsunuz, sığmıyorsunuz.
Sığmadığınız için de “Boyu uzun olanın...” ya da “Allah boy vermiş...”
laflarına maruz kalıyorsunuz. Haa, belki bu vesileyle sizden daha kısa
insanlarla karşılaştığınızda onlara tepeden bakıp kendi egonuzu tatmin
edebilirsiniz.
Ben ne zaman bu kadar
uzadığımı bilmiyorum. Daha doğrusu hatırlamıyorum. İlkokul ve ortaokulda bu
kadar uzun değildim, onu hatırlıyorum. O zamanlar da kulaklarım sivriydi (Mr.
Spock). Şimdi ne oldu? Baş da vücutla birlikte büyüyüp gelişince kulaklar o
kadar problem olmamaya başladı - şimdi de boy var!
Boy vesilesiyle, aldığınız verdiğiniz kiloların miktarı da
değişiyor elbette. Mesela 85-90 kilo olduğunuzda yadırganmıyorsunuz veya “Amma
kilo almışsın” denmiyor. Tabii kiloyu nerenize
aldığınız da önemli. Yani göbekli olmak ayrı bir şey. Ama 85-90 kilo
olduğunuzda, bu kilonun kemik ve boydan da kaynaklandığı rahatlıkla biliniyor.
100 kiloya yakın olduğunuzda ancak kilo aldığınız fark ediliyor. 80 kiloya
indiğinizde zayıflamaya başladığınız fark ediliyor. Buna göre de kıyafet
seçmeniz gerekiyor. Hani annelerimiz alışverişte “Böyle alalım, seneye de giyersin”
diye bir gömlek veya pantolon alıyor ya; hah, o “seneye”nin içine uzama evreniz
girerse zaten o kıyafetten 5 sene sonra hayır beklemeniz boşa oluyor. Eğer
uzama evresine çok yakın bir zamanda alışveriş yapmış iseniz, kıyafetin 1-2
senelik ömrü kalabiliyor. Ama kıyafeti uzama evresinin bitiş kısmında alırsanız
pek problem olmuyor - zaten artık daha nereye kadar uzayacaksınız Allah
aşkına?! “Daha ne kadar uzayacaksın?” diye sorular da geliyor şimdi aklıma
geldi. Sanki ben kendi kendimi uzatıyormuşum, gece oturup bunun için kendimi “Hııınnnkkk!”
diye kasıyormuşum gibi. Sen daha ne kadar bücür kalacaksın kardeşim?! Uza
biraz!
Bir de bu uzamayla alâkalı olarak, ayaklar da büyüyor tabii.
Boyu, kolu uzun olan insanın ayakları sabit mi kalacaktı? Ayak numaranız da
büyüyor ve “Boyu uzun olanın...” lafının yanına, ayakkabılarınız için de “Çocuk
mezarı” benzetmesi baş gösteriyor ve bu genel olarak hiç bitmiyor. 46 numara bir ayağınız oluyor (bu ayakkabının
modeline göre değişebiliyor tabii) ve onunla geçinip gidiyorsunuz.
Uzun adam olmak zor, çok zor. Bu açıdan, kişiliği ve siyasi
görüşü bana hiç mi hiç uymayan Tayyip Erdoğan’a belki biraz hak verebilir, kendisiyle empati kurabilirim. Ama onun bundan
şikâyetçi olduğunu sanmıyorum - adamın seçim sloganları arasında “uzun adam”
tabiri var. Eee, bizim millet bayılır uzuna!... Gerçi bu laf ne kadar doğru
bilmiyorum. “Boyu uzun olanın...” diye sürekli dalga geçilen insanların
arasından birinin “Uzun adam” diye el üstünde tutulması bana garip geliyor.
Tayyip de mi hiç başını girişlere vurmuyormuş yahu?
Uzun bir insan olmayı uzun birinin ağzından dinlediniz.
Avantaj ve dezavantaj maddelerini eksik yazmış olabilirim. Uzun olup da daha
fazlasından mağdur olan varsa yorumlarda belirtebilir. Ben genel olarak aklıma
gelenleri belirtmeye çalıştım. Yine de kendimle barışığım, 1.86 boy
uzunluğundan da memnunum, kafamı kimi zaman oraya buraya çarpıyor olsam da.
Uzun boylu olmanın dezavantajları bu kadar olmasa, valla 1.90 olmayı bile
isteyebilirim. Normal boyda olup normal insanlar gibi olmanın bir esprisi mi
var? Tabii ki yok.
orayı kastetmiyorum kısmından sonra kendime gelemedim .'D kısa olmak en güzeli
YanıtlaSilPek çok açıdan öyle, evet. :)
YanıtlaSil