11 Temmuz 2014 Cuma

UZUN ADAM



Uzun adam olmayı ne kadar iyi, ne kadar kötü biliyorsunuz bilmiyorum, o yüzden bu yazıyı uzun adam gözünden anlatma ihtiyacı hissettim. Ve hayır, Tayyip Erdoğan’dan değil, kendimden ve kendim gibilerden genel olarak bahsediyorum.

Uzun adam olmak, ya da genel anlamda uzun bir insan olmak bazılarınca bir avantaj olarak görülebilir; uzun birine bakıldığında “Vauvvv boyu amma uzun(muş)!” dendiği zaman bunun uzun kişinin lehine olduğu sanılabilir. Aslında hiç öyle bir şey yok. Yani birinin karşınıza geçip sizi aşağıdan yukarı süzüp başını yukarı kaldırırken gözlerini kocaman açıp “Boyun ne kadar uzunmuş?” demesi bir iltifat değildir bence.

Bir kere uzun kişinin dezavantajı, herhangi bir ortamda (eğer ortam da samimiyse) kendisine “Boyu uzun olanın aklı kısa olurmuş” veya “Allah bir boy vermiş, gerisini koy vermiş” espri yapılmasıyla başlıyor - ya da bu dezavantajlar başlamışsa, bu cümleyle muhakkak sürüyor. Peki bunu söyleyenler niye söylüyor? Onu da hemen açıklayayım: kendi boyları istedikleri kıvama gelmediği için söylüyorlar. Ya da en genel anlamda psikolojik açıklamasını yapacak olursak, bir insan kendisindeki eksik gördüğü şey karşısındakinde fazlaysa, kendi egosunu tatmin etmek ona “Boyu uzun olanın...” diye başlıyor. Ama mesele değil, biz uzunlar da kısalarla “Kıçı yere yakın olandan korkacaksın” diye dalga geçebiliyoruz. Buna benzer şekilde “Bacaksız” da diyebiliyoruz - bizim bedenimizin yüzde bilmem kaçını bacak oluşturduğu için, boyu kısa olan bacaksız olmuş oluyor.

Boyumun ne zaman 1.86’ya ulaştığını açıkçası bilmiyorum. Bu uzunluk da en son 6 ay önce spor merkezinde ölçtüğüm hâli, yalan yok yani. Ondan 6 ay önce de ölçmüş, yine 1.86 sonucuyla karşılaşmıştım. Spor esnasında vücudu esnettiğim için belki biraz daha uzuyor olabilir (öyle bir şey var mı bilmiyorum?), ama genel olarak 1.86’yım.

Avantajları? Hah, onları baştan vereyim, zaten abartılı bir avantajı yok bence.

- Boyunuz uzun olduğu için ananız, bacınız, ablanız, teyzeniz, yengeniz - kısacası ailenizdeki kısa boylu pek çok hanım, mutfak işleri esnasında sizi çağırabiliyor. Ne için? Borcamı üst rafa yerleştirmeniz için!

- Mutfak dışında da, yatak odasında bir yastığı veya yorganı üst dolaba koyarken kolaylık yaşıyorsunuz.

- Eğer sadece boy olarak değil, vücudunuzun pek çok yeriyle uzunsanız (orayı kastetmiyorum!), oturduğunuz veya durduğunuz yerden pek çok şeye ulaşabiliyorsunuz. Örneğin; sofrada tuzu veya karabiberi “Şunu uzatır mısın?” diye sorma zahmetine girmeden alabiliyorsunuz.

- Bacakları uzun olan bir uzunsanız eğer, yürümeniz hızlı olabiliyor, 10-15 dakikalık yolu büyük adımlarla 7-8 dakika içinde alabiliyorsunuz (hesaplanmıştır). Tabii ne oluyor? Öteki insanlara göre daha fazla yorulmuş ve terlemiş oluyorsunuz.

- Basketbola yatkın olabiliyorsunuz. Ama emin olun, basketbolda, 1.86 boyundan çok daha uzun olanlar, deyim yerindeyse develer yer almaktadır. Bazılarıyla karşılaştığımda ben bile kendimi küçük hissediyorum.

- Aynı şekilde yüzmeye de yatkın olabiliyorsunuz. Eğer yüzme tekniğini iyi bilirseniz iyi bir yüzücü, iyi bir atlet olabilirsiniz.

- Boyunuz uzun olduğu için, kalabalıkta tepeden bakıp kimin gelip gitmekte olduğunu görebilirsiniz. Uzun boy ayrıca konserde işe yarar, sahneyi pek güzel görürsünüz.

- Bunların dışında, kısa veya normal boylu insanlar için dezavantaj olabilen/olabilecek pek çok konuda avantajınız var; onların kısa boyuyla yapamadığı şeyleri (orası değil!) uzun boyunuzla yapabildiğinizi düşünün. İşte avantajınız bu.

Hah, avantajlar -şimdilik- bitti. Biz uzun adamların, uzun insanların bu tarz lehimize durumlar var. Şimdi gelelim dezavantajlara!

- Kısa boyluların boyunun yetmediği her şeyde sizi çağırması durumu var.

- Uzun boylu olduğunuz için, bazı yerlere girerken, çıkarken, binerken, inerken, altından geçerken o yerin yüksekliğini hesap edemeyebiliyor ve başınızı çarpabiliyorsunuz. Ben yıllar içinde hangi girişlerden geçerken başımı çarpabileceğimi az çok hesapladım, ona göre gardımı alabiliyorum. Ama gafil avlandığım durumlar yine de oluyor.

- Vapurdan vs.’den inerken “Başınıza dikkat!” tarzı bir uyarı en çok sizi ilgilendiriyor, buna dikkat etmeniz gerekiyor. Yoksa her defasında başınızı (yanlışlıkla veya dalgınlıktan) vura vura başınızın bir süre sonra düzleştiğini veya kafatasınız üzerinde eğimler oluştuğunu fark ediyorsunuz.

- Sığmıyorsunuz! En büyük problem belki de bu. Sığamıyorsunuz. Otobüse, dolmuşa, hiçbir yere sığamayabiliyorsunuz. Veya oturmalı bir yerde de sığamıyorsunuz. En son kamu personeli sınavına girdim ve girdiğim okul bir ilkokuldu, bana düşen sıra ise, bacağımın dizden altı olan kısmı kadar boyda idi. Şaka yapmıyorum. Sıraya oturduğumda, önüne çekirge atılmış bir örümceğe benziyordum. Mecburen bana daha büyük bir sıra vermeleri gerekti.

- Bu sığmama problemi otobüste de çok can sıkabiliyor. Aynı şekilde sinemada da. Mesela otobüste 8-9 saatlik bir yolculuk gerçekleştiriyorsanız, o koltuğun baş kısmı hiçbir zaman başınıza denk gelmiyor, denk gelmesi için yerinizde kaykılırsanız bu sefer bacaklarınız sıkışıyor ve bir süre sonra ağrımaya başlıyor. Kaykılmasanız dahi bacaklarınız bir süre sonra zaten ağrımaya başlıyor. 15 - 30 dakikalık süre içerisinde devamlı pozisyon değiştirmeniz gerekiyor - pozisyon dediğim de farklı bir şey değil; ya sağa, ya sola yatık bir virgül gibi olmanız gerekiyor. Can çekişen bir solucanın ağır çekim görüntüsü gibi oluyorsunuz. Sinemada da aynı şekilde, her tarafınız tutulmaya başlıyor ve filmi, koltuğun bir sağına, bir soluna dayanarak izlemek zorunda kalıyorsunuz.

- Avantaj kısmında bacaklarınızın uzun olması ve bu sayede hızlı yürümenizden bahsetmiştim ya? Hah, o yürümeyi bir arkadaşınızla veya grupla düşünecek olursanız, onlara yetişmek için (yetişmek dediğim; onlar arkada kalınca durup onların size yetişmesini sağlamak esasında) adımlarınızı yavaşlatmanız gerekiyor. Çünkü sohbete dalıp hararetli bir şeyler konuşuyorsanız, bir süre sonra yanınızdaki arkadaşınızın sizden kopmakta olduğunu görebiliyorsunuz. Yavaş yürümek de şöyle bir dezavantaj yaratıyor; adımlarınızın oldukça küçüldüğünü hissediyorsunuz, yani yanınızdaki kişi yürürken siz ufak ufak adımlar atmak zorunda kalıyorsunuz.

- Uzun boy her yerde, ama her yerde dikkat çekiyor ve her yerde dikkat çekmeyi istemeyebilirsiniz. Örneğin; askerde!

- Bir arkadaşın arabasına binerken dikkatli olmanız gerekiyor, çünkü yine başınızı vurma riskiniz var. O riski atlattığınızda bu sefer arabaya sığma probleminiz var. Öne oturuyorsanız koltuğu arkaya, arkaya oturuyorsanız koltuğu öne çekmeniz gerekiyor. Eğer bunları yapamıyorsanız, Picasso tablosundaki bir figür hâlini alıp yolculuk boyunca öyle kalmanız gerekiyor.

- Uzun boylu, uzun kollu, uzun bilmem neli biri olarak (bence) devamlı spor yapmanız, vücudu gevşek ve elastik tutmanız lazım. Aksi takdirde yere oturup bağdaş kuramazsınız veya yere herhangi başka türlü bir pozisyonda oturduğunuzda bir süre sonra her tarafınız ağrımaya başlar.

- Uzun boylu biri olduğum gibi, ellerim de kısmen büyük, parmaklarım da uzun. Dolayısıyla bu uzunluk yüzünden yatağa sığmak zor olabiliyor ve küçük bir yatağa rast geldiğinizde (her zaman kendi yatağınızda yatacaksınız diye bir kural yok) çaprazlamasına yatmanız gerekebiliyor veya kendinizi bir şekilde o dikdörtgenin içine sığdırmanız gerekiyor.

Şu an için aklıma gelen genel dezavantajlar bunlar. Daha bunlardan bir sürü var. Tabii dezavantajları düşünüp bunları aşmak için yöntemler arandığında avantajlar da elbette bulunabiliyor. Ama genel anlamda sığmıyorsunuz, sığmıyorsunuz, sığmıyorsunuz. Sığmadığınız için de “Boyu uzun olanın...” ya da “Allah boy vermiş...” laflarına maruz kalıyorsunuz. Haa, belki bu vesileyle sizden daha kısa insanlarla karşılaştığınızda onlara tepeden bakıp kendi egonuzu tatmin edebilirsiniz.

Ben ne zaman bu kadar uzadığımı bilmiyorum. Daha doğrusu hatırlamıyorum. İlkokul ve ortaokulda bu kadar uzun değildim, onu hatırlıyorum. O zamanlar da kulaklarım sivriydi (Mr. Spock). Şimdi ne oldu? Baş da vücutla birlikte büyüyüp gelişince kulaklar o kadar problem olmamaya başladı - şimdi de boy var!

Boy vesilesiyle, aldığınız verdiğiniz kiloların miktarı da değişiyor elbette. Mesela 85-90 kilo olduğunuzda yadırganmıyorsunuz veya “Amma kilo almışsın” denmiyor. Tabii kiloyu nerenize aldığınız da önemli. Yani göbekli olmak ayrı bir şey. Ama 85-90 kilo olduğunuzda, bu kilonun kemik ve boydan da kaynaklandığı rahatlıkla biliniyor. 100 kiloya yakın olduğunuzda ancak kilo aldığınız fark ediliyor. 80 kiloya indiğinizde zayıflamaya başladığınız fark ediliyor. Buna göre de kıyafet seçmeniz gerekiyor. Hani annelerimiz alışverişte “Böyle alalım, seneye de giyersin” diye bir gömlek veya pantolon alıyor ya; hah, o “seneye”nin içine uzama evreniz girerse zaten o kıyafetten 5 sene sonra hayır beklemeniz boşa oluyor. Eğer uzama evresine çok yakın bir zamanda alışveriş yapmış iseniz, kıyafetin 1-2 senelik ömrü kalabiliyor. Ama kıyafeti uzama evresinin bitiş kısmında alırsanız pek problem olmuyor - zaten artık daha nereye kadar uzayacaksınız Allah aşkına?! “Daha ne kadar uzayacaksın?” diye sorular da geliyor şimdi aklıma geldi. Sanki ben kendi kendimi uzatıyormuşum, gece oturup bunun için kendimi “Hııınnnkkk!” diye kasıyormuşum gibi. Sen daha ne kadar bücür kalacaksın kardeşim?! Uza biraz!

Bir de bu uzamayla alâkalı olarak, ayaklar da büyüyor tabii. Boyu, kolu uzun olan insanın ayakları sabit mi kalacaktı? Ayak numaranız da büyüyor ve “Boyu uzun olanın...” lafının yanına, ayakkabılarınız için de “Çocuk mezarı” benzetmesi baş gösteriyor ve bu genel olarak hiç bitmiyor. 46 numara bir ayağınız oluyor (bu ayakkabının modeline göre değişebiliyor tabii) ve onunla geçinip gidiyorsunuz.

Uzun adam olmak zor, çok zor. Bu açıdan, kişiliği ve siyasi görüşü bana hiç mi hiç uymayan Tayyip Erdoğan’a belki biraz hak verebilir, kendisiyle empati kurabilirim. Ama onun bundan şikâyetçi olduğunu sanmıyorum - adamın seçim sloganları arasında “uzun adam” tabiri var. Eee, bizim millet bayılır uzuna!... Gerçi bu laf ne kadar doğru bilmiyorum. “Boyu uzun olanın...” diye sürekli dalga geçilen insanların arasından birinin “Uzun adam” diye el üstünde tutulması bana garip geliyor. Tayyip de mi hiç başını girişlere vurmuyormuş yahu?

Uzun bir insan olmayı uzun birinin ağzından dinlediniz. Avantaj ve dezavantaj maddelerini eksik yazmış olabilirim. Uzun olup da daha fazlasından mağdur olan varsa yorumlarda belirtebilir. Ben genel olarak aklıma gelenleri belirtmeye çalıştım. Yine de kendimle barışığım, 1.86 boy uzunluğundan da memnunum, kafamı kimi zaman oraya buraya çarpıyor olsam da. Uzun boylu olmanın dezavantajları bu kadar olmasa, valla 1.90 olmayı bile isteyebilirim. Normal boyda olup normal insanlar gibi olmanın bir esprisi mi var? Tabii ki yok.

2 yorum:

  1. orayı kastetmiyorum kısmından sonra kendime gelemedim .'D kısa olmak en güzeli

    YanıtlaSil
  2. Pek çok açıdan öyle, evet. :)

    YanıtlaSil