Günlük hayatımızın
vazgeçilmezi elektronik ve teknolojik cihazlarla o kadar çevrilmiş durumdayız
ki, hepsinde vakit geçirmek için birtakım uğraşlar bulmak mümkün. Flash
destekli, bağımlılık yaratan, saatleri, bazen günleri öldürdüğümüz oyunlar;
onların dışında masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda oynanan oyunlar ve daha
niceleri… Kimi zaman bu oyunları hileyle oynadığımız da oluyor, itiraf edelim
şimdi. Ancak böyle yaparken pek çoğumuzun aklından, “Keşke hayatta da böyle hileler
olsaydı…” diye geçiyordur muhakkak. Sahi, hayatı da hileli yaşasaydık nasıl
olurdu?
Öncelikle muhakkak görünmezlik hilesi olurdu bence.
İnsanlar başkalarına görünmeden o kadar çok şey yapmak istiyorlar ki… Belli
bazı yasaklar ve kurallar sebebiyle ("Yasağın ilk kuralı onu çiğnemektir") insanların yapmak isteyip de yapamadığı çok şey
olduğuna eminim. Yaşını doldurmadan bara meyhaneye, festivallere alınamamak, ya
da sırf dış görünüşün sebebiyle uygun olmayan ortamlara girememek gibi insanın
“Görünmez olaydım hele…” diye düşündüğü anlar yok değildir.
Bir diğer hile de ışınlanma hilesi olurdu bak. Dünya
kalabalık bir gezegen bunu kabul edelim. Hepimiz sanki bize emredilmiş gibi
gidilmeyen, ayak basılmayan yerleri öylece bırakıp dip dibe yaşamaya mahkûmuz.
Hâliyle trafik de var (hem insan hem araç trafiği) ve bir yere gitmek isterken
plânladığımız sürede varamayabiliyoruz kimi zaman. Hele hafta içi sabah
saatlerinde, herkesin işe gitmeye ve işten çıkmaya çalıştığı o saat aralıkları
yok mu? O vakitlerdeki trafik berbat oluyor! Bir nevi hayatımız yollarda
geçiyor diyebiliriz. Peki, ışınlanma olsaydı güzel olmaz mıydı? “Berk ben şimdi
evdeyim, 5 dakikaya oraya geliyorum,” deyip 5 dakika sonra Berk’in olduğu yere ışınlanabilmek ne süper olurdu… Haa,
bunun şöyle bir dezavantajı olabilirdi: buluşmak istenmeyen biriyle illa ki
buluşulacağında 5-10 dakika geç kalıp “Kedidir kedi” diyebileceğimiz bir trafik
ol(a)mayacaktı ve “Trafik yüzünden yav…” diyemeyecektik.
Zamanı durdurma hilesi de hayattan keyif almaya yetebilecek bir hile olurdu
belki. Bir insanın genelde sıkıldığı zamanlar, eğlendiği zamanlara göre daha
uzun sürer ve eğlenceden keyif almaya hiçbir zaman vakit yetmez, vaktin nasıl
geçtiği anlaşılmaz ve sıkıcı, iç daraltan zamanlar geri döner. Zamanı durdurma
hilesi olsaydı ne güzel olurdu değil mi? Ya da zamanı yavaşlatma hilesi (bu
yine durdurma hilesinin içinde bir ek hile olabilir). Böylece sevdiğimiz ama
uzundur görüşemediğimiz biriyle buluştuğumuzda zamanı durdurur veya yavaşlatır,
buluşmanın her ânının keyfini doyasıya yaşardık. Üstelik beklettiğimiz başka
insanlar olmazdı, olsa bile, “Bu saate kadar neredesin? Geç kaldın!”
diyemezlerdi çünkü zaman göreceli bir kavram olmuş olacağı için geç kalmış,
bekletmiş olmazdınız. Hani derler ya “Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir
dakika” – işte o bir dakikayı dilediğiniz kadar uzatabildiğinizi düşünün… when you just dream about it, you can easily
realize… Ayrıca zamanı geri alma gibi bir varyasyonunu düşünmezsek de ayıp
olur. Gündelik hayatta o kadar çok yanlış ve hata yapıyoruz ki, zamanı biraz
geri alıp hatamızı düzeltebilme imkânımız olsaydı güzel olurdu. Ama bunun da
dezavantajı şu olurdu: hatasız bir insan olurduk, ama hatasız olup insan olmak
bence kimsenin harcı değil. Hata olmadan bir kere yaşamanın bir anlamı, bir
keyfi kalmış olmaz. Düşünsenize hiç hata yapmıyorsunuz, zamanı geri alıp hep
düzeltiyorsunuz; estetikli bir hayatla doğal bir hayat aynı olabilir mi?
Tipinizden hoşlanmıyorsanız formda gözükme hilesi olurdu mis gibi.
Türk insanı genelde formda gözükmeye, fit olmaya pek önem vermez, verse bile bu
genele oranla düşük bir yüzdedir; ancak hiçbir çaba sarf etmeden, ufak bir
hileyle formda gözükme imkânınız olduğunu düşünsenize? Haftalarca hatta aylarca
çalışıp üzerine bir de bir yığın diyet, sağlıklı beslenme gibi prosedürlere gerek
kalmazdı. Haa bunun da dezavantajı şu olurdu: disiplinli bir yaşantınız
olmazdı. Formda gözükme hilesini de devşirip estetik hilesi olarak düşünebiliriz. Şimdi kendiyle barışık olan
insan var olmayan insan var değil mi? Kimi yüzünün gözünün görünüşünden
memnundur, kimi değildir. Hatta memnun olanı bile zorlasanız, “Aslında burnum
biraz kalkık olsa, yanaklar da biraz şöyle gergin olsa olurdu – ama olsun ben
böyle iyiyim,” şeklinde bir yorum duyabilirsiniz bence. Tek bir hileyle
yüzünüzün estetik gözükmesi, kaşınızın, gözünüzün, burnunuzun, ağzınızın tam
istediğiniz, hayallerinizdeki gibi olması için bir saniyelik bir işlem muhteşem
olmaz mıydı? Bunun da şöyle bir dezavantajı olurdu: herkes birbirine benzemeye
başlardı, tektiplik olurdu. Olmazdı
demeyin, Google’da “estetik operasyon” diye aratıp bakın bakalım kaç tane
birbirine benzeyen kadın bulacaksınız? Ama yine de, Andy Warhol’un popüler
kültürle ilgili “Herkes bir gün on beş dakikalığına meşhur olacak” lafına uyarlayacak
olursak; herkes bir gün estetiği illa ki ister ve o zaman estetik hilesi, ya da
en azından formda gözükme hilesi işe yarar hâle gelirdi.
Şu hayatta sağlık, huzur ve
sevdiğimiz insanları yanımızda isteriz; fakat bunların bir kısmının gerçekleşmesi
için paraya da ihtiyaç vardır – hele ki günümüzde paraya ve paraya bağlı sağlık
ve huzura her zamankinden daha çok ihtiyaç var, ne yazık ki… Ya sonsuz para
hilesi olsaydı? Bu konuda ayrı düşünüyor olabiliriz, ancak en basitinden
bir sağlık masrafı veya huzurlu olmak için yapılacak en basit eylem için çoğu
zaman para gerekebiliyor. Parasız sağlık ve huzurun da yöntemleri bellidir,
ancak genel kanı bu konularda yeteri kadar paranın bu koşulların sağlanması
için gerektiğiyle ilgili. Daha önce “The Sims” oyununu oynadınız mı bilmiyorum,
ancak oynayanlar (oynamış olanlar) bilirler, orada bir hile koduyla bir sürü
paranız olabiliyor ve istediğiniz evi alıp içerisini gerçek hayatta
alamadığınız pek çok eşyayla döşeyip süsleyebiliyordunuz. Aynı hilenin gerçek
hayatta olduğunu düşünsenize? Bir kod yazıyorsunuz ve bu hile sayesinde
istemediğiniz kadar paranız oluyor – gerçi fazla parayı kim istemez? Borç ödeme zamanı mı geldi? Hileyi girin ve paranız
olsun. Sokaktasınız ve cebinizde para kalmadı mı? Hileyi girin paranız olsun.
Bir mağazaya girip bir sürü eşya beğendiniz ama hepsine paranız çıkışmadı mı?
Hileyi girin paranız olsun. Bu hilenin de şöyle bir dezavantajı olurdu tabii:
her şeyin fazlasının zarar olacağı gibi, paranın da fazlası insanın gözünü kör
edebilir; şimdi paranız yeterliyken istemediğiniz bir şeyi, paranız
gerektiğinden fazlayken isteyebilir, her
şeyi denemek isteyebilirsiniz. Sonuçta faniyiz, şu dünyadan tüm zevkleri
tatmadan gitmek olmazdı, ama tüm zevkleri
de tatmak doğru olur muydu bilemem.
Fanilikten söz açılmışken; ölümsüzlük hilesi olsaydı da güzel
olmaz mıydı? Bazı insanlar ölümle, ölüm gerçeğiyle barışıktır, sorduğunuzda,
“Zamanımız gelince biz de öleceğiz,” derler, hatta ölümün zamansız olduğunu o
yüzden dilediğimiz gibi yaşamamız gerektiğini söylerler. Bazı insanların da
hayatlarındaki hataları, pişmanlıkları o kadar fazladır ki bunların üstesinden
gelip daha kusursuz bir hayat yaşamak için, dahası hayat gibi hayat yaşamak için ölümsüz olmayı bile isterler. Ama hayat gibi hayat kime göre neye göredir?
Mesela ölümsüzlük hilesini aktif ettiniz ve araba çarptı ama ölmediniz… ne
güzel değil mi? Sevdiklerinizle, sevdiğiniz şeylerle beraber yaşamaya devam
ediyorsunuz. Ancak ölümsüzlük hilesi olsa bile ilahi adalet denen bir kavram olduğundan da haberdar olmanız
gerekir. Ölmeyip de sürünmeyi kim ister? Araba çarptı ölmediniz, ama felç
kaldınız… Bununla ilgili hemen sağlık hilesi olsa mesela onu girmek
isteyeceksiniz, ama yok! Yani bir yerden kazanıyorken, başka bir yerden illâ
feda etmeniz gerekecek.
Uçma hilesi olsaydı
keşke... Zamanı durdurma hilesi olmayıp bir de ışınlanamadığınız zaman uçma
hilesi olsa istediğiniz yerden gökyüzüne havalanıp istediğiniz yere kolaylıkla
uçabilirdiniz. Uçak bileti masrafı yok, beklemek yok, rötar yok -- pilotunuz
sizsiniz! Evde ekmek, yumurta ve yoğurt mu bitmiş? Markete yürüyerek gitmek ne
kadar sıkıcıdır şimdi... Hâlbuki anında pencereden dışarı uçarak fırlayıp
havada süzülerek markete gidebiliyor olsanız ne süper olurdu... Ya da otobüsü
kaçırmamak için koşmak yerine uçarak durağa varabilir, günü kurtarabilirdiniz.
Haa bunun da şöyle bir dezavantajı olurdu: millet size manyak derdi, adam
havada süzülüyor deli mi bu diye düşünürlerdi (zamanında büyücüler yakılmış,
idam edilmişti hatırlarsanız), bir de bu uçma hilesini kullanan o kadar çok
insan olurdu ki, gökyüzü zombi istilası misali uçuşan insanlarla dolardı --
yeryüzündeki trafik gökyüzüne de taşınırdı yani!
Hem fiziksel özelliğe, hem
maddeciliğe önem verenler de dönüştürme
hilesi olsa müptelası olurlardı şüphesiz. Hani sonsuz para hilesi olmasa,
vatandaş elindeki sıradan bir objeyi parasal değeri olan bir objeye
dönüştürmekte hiç vakit kaybetmezdi. Veya popüler birine dönüşme şansı olsa
insanın, bunu kullanmanın dayanılmaz bir cazibesi olurdu. Düşünsene bir Türkiye
sınırları içinde (erkekler için söylüyorum) Kıvanç Tatlıtuğ olduğunu? Karakter veya kariyer olarak değil,
sadece dış görünüş ve ülkedeki insanların tepkisi olarak söylüyorum bunu. O
olmazsa Cem Yılmaz var. (Kadınlar
için) Beren Saat olmak var, Hülya Avşar olmak var. Ama bu
dönüştürme hilesinin de formda gözükme hilesi yani estetik hilesi gibi bir
dezavantajı olurdu: herkes birbirinin aynısı olmuş olurdu ve tek tiplik yine
bir problem hâlini alırdı. Düşünsene, her tarafta Kıvanç Tatlıtuğ’lar, Beren
Saat’ler -- “Aşk-ı Memnu” gerçek hayata uyarlanmış gibi, ne o öyle?!
Neticede göreceğiniz üzere
hayatı hileyle yaşamak için pek çok sebep, ancak yaşamamak için de pek çok
dezavantaj mevcut. Bu hilelere daha neler neler eklenebilir, ben şöyle kabaca
bir toparlamaya çalıştım. Hayatlarımızı zaten elektronik ve teknolojik cihazlar
dört bir taraftan sarmışken, hayatın kendisini hileyle yaşamak çok abartılı bir
hayal mi olmuş olur bilmiyorum; ancak böyle bir imkân olsa kullanan(lar)
muhakkak olurdu bundan eminim. Yine de ilahi
adalet denen kavramı yabana atmamakta fayda var; eğer hayat size bir elden
hileli yaşamak için bir şans veriyorsa, öteki elden de bir şeyler alması
gerektiğini bilir. Eğer bu Tanrı
terazisine inanıyor ve işleyişini kabulleniyorsanız, hileli bir hayat
yaşarken pek probleminiz olmaz gibi. Sizce?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder