Bir film izliyorsunuz, veya bir toplantıdasınız, otobüste
oturuyorsunuz, yolda yürüyorsunuz ve birden aklınıza komik, absürt bir sahne
geliyor, ya da o an önünüzde canlanıyor ve gülmeye başlıyorsunuz. Aslında insanın
en doğal reflekslerinden biri gülmek... peki, ya gülmenizi tutamazsanız? Ya
gülme krizine girerseniz?
Şöyle bir sahneyi düşünün: ilkokul veya ortaokuldasınız,
teneffüste veya öğlen arasında arkadaşlarınızla bir konu üzerine
şakalaşmışsınız, deliler gibi gülmüşsünüz. Teneffüs/ara bitmiş, derse
girmişsiniz. Dersin öğretmeni de en olmayacak kişi, en ufak bir laubaliliğe
dahi kızan, sert bir öğretmen. Tam dersin orta yerinde, arada birlikte
güldüğünüz arkadaşlarınızdan biri yine o ânı hatırlatır, komik bir şey yaparsa
ve gülmemek zorunda olduğunuz hâlde gülesiniz gelirse? Öğretmen de bunu fark
edip size dönüp, “Evladım ne oldu, neye gülüyorsun?” derse ve durmanız
gerektiği hâlde daha fazla gülesiniz gelirse?
Evet işte o an! Tam da o bilindik ândan söz ediyorum!
İçinizden gülme dürtüsü gelir, bağıra bağıra, yerleri teperek gülesiniz, ter
içinde kalasınız gelir; ancak ortam öyle müsait değildir ki gülmemek için
kendinizi tuttuğunuzdan ötürü daha fazla gülmeye başlarsınız. Gırtlağınızdan ve
burnunuzdan, “Knnhh...” sesleri gelmeye başlar. Tam bir saniyeliğine, hatta
ondan da çok kısa bir süreliğine gülmenin bir parçası istemsizce ağzınızdan
“Ehe...” diye çıkıverir... işte ondan sonra o gülmeyi içinizde tutun
tutabilirseniz -- çünkü en zoru odur!
Madem gülmeyi tutamamak ve gülme krizine girmek hakkında
konuşacağım, hemen neden gülündüğüne, gülünce vücutta neler olduğuna dair kısa
bir özete girişeyim;
TDK diyor ki: “İnsan, hoşuna veya tuhafına giden olaylar,
durumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmak.”
Bu konuda nedirvikipedi.com’da şöyle bir yazıya rastladım,
paylaşmak isterim:
“Bebekler doğar doğmaz içgüdüsel olarak ağlarlar, ama ancak
dört hafta sonra gülümsemeye başlarlar. Anne ve babanın bundan mutluluk
duyduğunu hissettikçe bebeklerin gülmeleri fazlalaşır.”
Yani ta bebeklikten gelen bir mesele olmakla birlikte,
kaynağında belki de şu yatıyor olabilir: insanların sizin güldüğünüzü görüp
bundan mutlu olmaları ve sizin bu yüzden gülmeniz, hatta daha da fazla
gülmeniz... belki bu da bir sebeptir? Kim bilir...
Şu satırlar, gülmenin fiziksel olarak etkilerini biraz daha
iyi özetliyor sanki:
“Gülmek bir çeşit dışa vurum gibidir. Gülerken kalp atışı
hızlanır derin nefes alınır beyin tarafından ‘endorfin’ denilen kimyasallar salgılanır. Endorfin ise vücudumuzda
gerginliği ağrıyı azaltır.”
Bu endorfin
mereti çok ilginç bir şey, bununla ilgili daha sonra yayınlayacağım bir spor
yazısında da değineceğim. Mutluluğun, heyecanın altındaki temel etken bu
endorfin!
Yazı devam ediyor:
“Gülmek de üzüntü veya öfke gibi bir boşalma yoludur, ancak
bunun niçin böyle olduğu tam olarak bilinmiyor. Şüphesiz hepimiz güldükten
sonra kendimizi daha iyi hissediyoruz. Gülerken bedendeki gerginlik kaslardaki
denetimin yitirildiği noktaya kadar azaldığından sandalyeden düşebiliyoruz veya
birçok olayda kendimizi tutamıyoruz.”
Gülmenin vücuda faydaları
Gülmenin vücuda faydaları
Şimdi bir an için arkanıza yaslanın (psikolog lafları) ve
çok güldüğünüz, katıla katıla güldüğünüz bir anıyı gözlerinizin önüne
getirin... Gülmekten gözlerinizin yaşardığı, yanak kaslarınızın acıdığı,
karnınızın yandığı, göğsünüzde bilemediğiniz bir rahatlığın, nefes alıp
verirkenki o içinize baharat çekmişsiniz gibi hissettiğiniz ânı düşünün.
Güldükten sonra ne kadar da rahatlıyorsunuz değil mi?
Şu yazıda gülmenin temel özelliklerine, vücutta ne gibi etkileri olduğuna biraz daha
değiniliyor. Bebekler günde ortalam 300 kez gülüyor, yetişkinlerde bu oran 20’de
kalıyor. Yüzümüzden kaburga kaslarına kadar 150-200 kadar kas harekete geçiyor.
Yani tutamadığımız gülme sırasında aslında vücutta pek çok şey oluyor. Gülme
sırasında nefes saatte 100 km hızla
ciğerlere çekiliyor ve parçalar hâlinde dışarı veriliyor. Berlin Hür
Üniversitesi'nden Prof. Carl Niemitz de şöyle diyor; “Sadece yüzümüzde 40 tane
kas çalışıyor. Buna bir de kaburga kasları eklenince gülme sırasında 150-200
tane kasın çalıştığını söyleyebiliriz.”
Bunların yanı sıra, gülmek diyaframı da çalıştırdığı için güldüğümüzde karnımız ağrır, deyim
yerindeyse karnımıza yumruk yemiş gibi oluruz.
Uzman.TV’deki şu videoda Enerji Teknikleri Uzmanı Gülcan
Arpacıoğlu konuyla ilgili, anlattıklarımı özetler nitelikte bir özet
sunuyor.
Bir tedavi yöntemi olarak 'gülmek'
Bir tedavi yöntemi olarak 'gülmek'
Gülmenin olumlu etkenlerinden biri de şu: gülmek bir tedavi yöntemidir. Bu yeni
bir bilgi olmadığı için şaşırmadığınızı tahmin ediyorum. Şimdiye kadar gülerek tedavi yöntemi gibi bir şey
elbet duymuşsunuzdur. Bunun nedeni de şu: gülmek
bir ilaçtır. Tabii insanlar prospektüslü, sabah akşam almalık ilaç olarak
görmedikleri için itibar etmeleri zor olabilir. Ama bakın Hintli doktor Madan
Kataria (Uzman.TV videosunda da adı geçiyor) gülmeye nasıl itibar ediyor ve
bunu bir iyileşme yöntemi olarak kullanıyor...
“Alışılmadık bu tedavi yöntemini Hintli doktor ilk kez 1995
yılında Mumbai'de bir parkta denemiş. Hastalarıyla beş kişilik bir halka
oluşturarak kahkahalarla gülüyorlarmış. Grubun üyeleri zamanla artarak 50
kişiye çıkmış. Bugünse Kataria bu tedavi yöntemini tüm dünyada hayata
geçiriyor. 60 ülkede yaklaşık 6 bin gülme kulübü bulunuyor ve buralarda hep
birlikte gülünüyor.”
Buradaki etkenlerden biri de şu, zaten makalede de
değiniliyor; vücudun gerçek gülüşle
sahtesini ayırt etmesi zor, hatta imkânsız. Yani eğer gülüyorsan
gülüyorsundur, o yüzden gülmenin bir nedeni olmayabileceğini söylüyorum. Ama
doktor Kataria’nın şu lafı olayın püf noktası: “Zaten sahte bir gülüş bir süre
sonra gerçeğe dönüşüyor. Deneyin göreceksiniz."
Gülme yogasına ait bir video:
Makalede araştırmaların, gülmenin ne denli faydalı olduğunu
gösterdiği de bir gerçek. Bağışıklık sisteminin güçlenmesinden stresin
azaltılmasına, daha iyi ilişkilerden daha rahat bir sindirime kadar çeşitlilik
gösteriyor. Hatta önceki paragraflarda yazdığım gibi, spor gibi bir etki
yaratarak endorfin salgılanmasına olanak sağlıyor. Bu çok önemli.
Doktor Kataria, gülmenin bir terapi şeklinde
uygulanabildiğini, her gün 15-20 dakikalık ufak seanslarla gülünebileceğini
belirtiyor. “Bunun için komedi filmi açmayın,” diyor, “tüketilebilir herhangi
bir üründeki gülme oranı düşüktür ve kişiden kişiye fark edebilir. Siz sadece gülün.”
Tamam. Diyelim ki biri komik bir şey anlattı (fıkra, hikâye,
komik bir ânı vb.) ve sizinle birlikte herkes güldü... Ama sizde tuhaf olan bir
şey var: sizin gülmeniz bitmedi,
hatta artarak devam edecek gibi
duruyor. Herkes ciddileşmişken, o toplu gülmenin ardından içinizden yavaş yavaş
gelmekte olan o yeni gülme dalgasını ne yapacaksınız? İşte dananın kuyruğunun
koptuğu yere geldik: neden
güldüğünüzü karşı tarafa anlatmak, veya anlatmaya çalışmak ama başaramamak...
Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur!
Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur!
Herkes insanoğlu ama kimse aynı değil; herkesin güldüğü
binbir çeşit şey var. Ben mesela kendimi ota boka, hatta deyim yerindeyse osuruğa gülen biri olarak tanımlıyorum. Bu yüzden çok kez "Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur" aşağılamasına maruz kalmışımdır, ama eminim ki bunu diyenlerin de güldükleri başka osuruktan mazeretleri vardır, eminim! Ayrıca gülmenin akılla ilgili bir şey olmadığı -veya olmayabileceği- de bir gerçek. O yüzden bu lafa takılmamakta fayda var; bu laf, gülünecek durumda gülmemeyi beceren gıcık insanların karşısındakini aşağılama yöntemi. Ben gülerim... Hatta ben, sırf karşımdaki insan gülüyor diye gülebilen biriyim. Veya
karşımdaki ciddiyken bile gülebilen biriyim. Biri osursa gülerim, hapşırsa
gülerim. Daha doğrusu gülebilirim
diyeyim, garantisi yok! Ha mesela, hıçkırık en çok güldüğüm durumlardan
biridir; gerek kendi hıçkırığımda, gerek başkasının hıçkırığında acayip gülesim
gelir. Aynı şekilde geğirme sesine de kimi zaman güldüğüm olmuştur.
Eminim pek çok kişinin daha, yukarıda saydığım konular kadar
benim gibi güldükleri pek çok durum ve mevzu vardır. Ancak gülmeyi tutmakla
tutamamak arasında da ince bir çizgi var; o çizgiden sonra karşı taraf
kızabiliyor işte. Eee, ne yapacağız o durumda?
Mesela şurada örneği olan videodaki spiker abimiz gibi.
Spiker bey stüdyoda iki konuk ağırlıyor: birinin tümör ameliyatı esnasındaki
bir hata yüzünden ayakları tutmuyor, ötekinin başka bir operasyon sırasında ses
tellerine bir şey olmuş. Spiker abinin de koptuğu nokta, ses telleri zarar
gören şahıs. Ama öyle böyle kopmak değil...
Videonun Türkçe altyazılı hâline buradan ulaşabilirsiniz.
Bu videoyu ilk izlediğimde, üstteki paragraflarda saydığım
mevzulara güldüğümü söylediğim için, ne kadar çok gülmüş olabileceğimi tahmin
edersiniz herhalde. Gülmekten yerlere yatmıştım. Video Youtube’da da bir hayli
izlenme sayısı elde etti. Tabii sonradan bir araştırmayla öğrendim ki, bu
program aslında bir skeçmiş ve uzun süre gerçek sanılmış. İnsanlar da videoyu izleyip, “Spikerin yerinde olmak
istemezdim,” tarzı yorumlar yapmışlar.
Hadi diyelim bir şey komiğimize gitti gülüyoruz, deriz ki
“Yav biri şöyle bir şey demişti/yapmıştı, aklıma o geldi o yüzden gülüyorum”...
Sinirimiz bozulduğunda
gerçekleştirdiğimiz gülme krizini nasıl açıklayacağız, anlatacağız? İnsan her
zaman komiğine giden bir şeye gülmeyebilir, yeri gelir siniri de bozulabilir ve
sinir bozukluğu ânında herkes illa kızmaz, somurtmaz -- kimileri de güler!
Ablamız videoda görüldüğü üzere gülmesini tutmak için fena çabalıyor.
Ablamız videoda görüldüğü üzere gülmesini tutmak için fena çabalıyor.
NTV'deki şu spiker hanım da gülmeyi tutamama konusunda büyük başarı gösteriyor:
Ya da İngiliz program sunucusu abimizin sorudaki sporcunun ismini söylerken gülmesini tutması ve tutamaması arasında kaldığı an:
Birkaç sene önce Skype’ın şu laughter chain, yani kahkaha
zincirini keşfetmiştim ve ilk izlediğimde, hatta ikinci, üçüncü izleyişlerimde
de, tahmin edebileceğiniz üzere kopmuştum. Demiştim ya gülen kişiyi bile
izlesem gülerim diye, aynı o hesap.
Biri bir videoya gülüyor bunu kaydediyor, öteki onun
videosuna kopup bunu kaydediyor, başkası onunkine, beriki ötekininkine...
derken böyle böyle bu video oluşuyor. Videodaki herkesin sırf komik olduğu için gülmediğine bahse girerim -- kiminin siniri
bozulduğu için gülüyor olabilir. Mesela sondaki teyzenin gülmesi artık gülme
değil, aşmış bir kahkaha biçimi; kopuyor, tuhaf sesler çıkartıyor, kendi
kendine gülüyor, tutamıyor...
Sizi ciddiyete davet ediyorum!
Gülmenizin gelip de gülmemek zorunda olduğunuz durumlardan biri de genellikle ciddiyetin hâkim olduğu durumlardır. Bir toplantıdasınızdır, veya ilk paragraflarda örneğini verdiğim üzere derstesinizdir, veya sessiz olunması gereken bir ortamdasınızdır ve herkes birbirinden ciddiyet beklerken, sizin içinizden, tam da o zamanda, Murphy Yasaları'na uygun biçimde gülesiniz gelir (artık aklınıza komik bir şey mi geldi, yoksa adamın tekinin mimiğine mi takıldınız?) ve kendinizi tutamazsınız. Hani böyle herkesin güldüğü, gülmenin son derece normal karşılanacağı bir ortamda güleceğiniz varsa istediğiniz kadar gülersiniz ve biter; ama durum, gülmeyi gerektirmeyen, gülmenin tuhaf karşılanacağı bir ortam olursa yandınız! İnsanın ister istemez gülesi gelir. Sırf bu yüzden ne ocaklar söndü, ne aileler dağıldı, insanlar işsiz kaldı, hamile kadınlar çocuklarını doğuramadı, kaç genç delikanlı maça yetişeyim derken sonuna yetişti...
Gülmeyi kontrol edebilseydiniz?
Sizi ciddiyete davet ediyorum!
Gülmenizin gelip de gülmemek zorunda olduğunuz durumlardan biri de genellikle ciddiyetin hâkim olduğu durumlardır. Bir toplantıdasınızdır, veya ilk paragraflarda örneğini verdiğim üzere derstesinizdir, veya sessiz olunması gereken bir ortamdasınızdır ve herkes birbirinden ciddiyet beklerken, sizin içinizden, tam da o zamanda, Murphy Yasaları'na uygun biçimde gülesiniz gelir (artık aklınıza komik bir şey mi geldi, yoksa adamın tekinin mimiğine mi takıldınız?) ve kendinizi tutamazsınız. Hani böyle herkesin güldüğü, gülmenin son derece normal karşılanacağı bir ortamda güleceğiniz varsa istediğiniz kadar gülersiniz ve biter; ama durum, gülmeyi gerektirmeyen, gülmenin tuhaf karşılanacağı bir ortam olursa yandınız! İnsanın ister istemez gülesi gelir. Sırf bu yüzden ne ocaklar söndü, ne aileler dağıldı, insanlar işsiz kaldı, hamile kadınlar çocuklarını doğuramadı, kaç genç delikanlı maça yetişeyim derken sonuna yetişti...
Gülmeyi kontrol edebilseydiniz?
Bir ortamda komik bir şey dediniz, etrafınızdaki insanlar da
güldü, ama gülenlerden biri gülerken aynı zamanda burnundan hava kaçırıyor,
“Hoorrr! Hoorrr!” diye ses geliyor. Siz hem kendi anlattığınıza ya da
başkasının anlattığına gülüp, üzerine bir de bu sese gülüyorsunuz ve duramıyorsunuz.
Ne yapacaksınız?
İşte o en önemli mesele: gülmeyi tutabilmek, bastırabilmek.
Gülme krizine girmeden kendinizi kontrol edebilmek. Nasıl yapacaksınız?
Aklınıza hemen kötü bir anıyı getireceksiniz, gerçekten zor
durumda olduğunuz, üzüldüğünüz, düşününce rahatsız olduğunuz bir anıyı ve
zihninizi sadece onu düşünmeye zorlayacaksınız, ona yoğunlaşacaksınız.
Gülmenizin geçtiğini düşünseniz bile rahatlamayın, içerde bir yerlerde
saklanıyor olabilir, o yüzden bir süre daha aynı anıyı düşünerek kendinizi
yatıştırın. Şunu unutmayın ki gülme geldiğinde kalp atışlarınız hızlanmış olur
ve gülme boyunca da kalp atışları hızlıdır. Bu nedenle belki de kalp
atışlarınızı dinleyerek sakinleştiğinizden emin olabilirsiniz.
Gülmeyi tutamamak kötü bir şey değil (kötü; kime göre neye
göre?), insanların verdikleri tepkiye göre değişen bir durum. Dolayısıyla
gülmenizi kimi zaman tutamıyorsanız yalnız değilsiniz; dünya üzerinde sizin
gibi pek çok kişi var. Emin olun bu pek çok kişi şimdiye kadar defalarca
gülmeyi tutmakla cebelleşmiş ve sonuç olarak ya tutamamış ve koyuvermiştir, ya
da tutmayı becerebilmiştir.
Bir yöntem daha var gülmeyi tutabilmek için, ama bu, öteki
yönteme göre biraz daha zorlu. Basit, ama zorlu. Gülmeniz geldi diyelim ve
etrafta gülmenizi tasvip etmeyeceğini düşündüğünüz insanlar var; hemen derin bir nefes alın, bayağı derin hem
de, derin bir iç geçiriyormuş gibi. Ama dikkatli olmanızda fayda var, çünkü
Allah’ın cezası gülme krizi tam o nefes alma sırasında ortaya çıkabilir, hem de
ansızın ortamdaki birinin yaptığı bir hareketi göz ucuyla görmeniz neticesinde.
Derin nefes aldıktan sonra o nefesi uzunca verin ve aynı anda elinizle
göğsünüze bastırın. İşe yaraması lazım, değilse öteki yöntemi kullanın. O da
olmuyorsa, imkânı yok güleceksiniz!
Gülmek bir lükstür
Gülmek bir lükstür
Peki biz neden gülmeyi tutmak zorunda kalıyoruz? Neden yeri
geldiğinde gülünür, yeri gelmediğinde gülünmemesi gerekir? Bence tek bir cevabı
var: diğer insanlar sinir olmasın diye! Bundan daha başka mantıklı bir neden
gelmiyor aklıma ne yazık ki. Gülmek anlık gelen ve her zaman sebebi olmayacak
bir şeyse güleceksin ve karşı tarafın da buna saygısı olacak, bu kadar basit.
Kimseye git cenazede gül demiyoruz ya sonuçta! Kişinin gülmesi geliyorsa, bu o kişi için bence bir nimettir ve güleceği varsa gülmelidir.
Şunu aklınızdan sakın ha çıkarmayın: gülmek bir lükstür (Cem Yılmaz öyle
diyor!),
dahası gülmek bir tedavi yöntemidir. Dolayısıyla gülmeniz geldiğinde gülmeyi tutamamak gibi bir durumla karşı karşıya gelirseniz, gülün gitsin... İnsanlar size tuhaf, kınayıcı, eleştirel, kızgın gözlerle bakabilir -- sektör edin! En kötü ihtimalle komik bir anınız olmuş olacak ki bu da en kötü ihtimal, yani rahat olun. Ha belki şu bahane işinizi görebilir: hani hapşırığı tutmak kimi zaman ölümcül olabiliyor ya (Google'da aratırsanız hapşırığı tutarak ölme konusunda birkaç haber var), siz de gülmenizi tutamayıp gülme krizine girdiğinizde insanlar sizi eleştirince, “Tutarsam öleceğimi sandım! Ne yani ölse miydim?!” deyip yırtabilirsiniz. Nasıl olsa karşı taraf sizin lafınızı anlayıp “gülmek... ölmek?... ne alaka?” diyene kadar iş işten çoktan geçmiş olacak.
Son olarak, bir süre önce izlerken güldüğüm ve keyif aldığım bir canlı yayın vakası videosunu paylaşarak huzurlarınızdan ayrılıyorum. Orijinali de var (YouTube'da "Şerif Issı" diye aratabilirsiniz), ben Okan Bayülgen'li versiyonunu daha çok beğeniyorum. Gülmezseniz dert değil, ama gülerseniz bir teşekkürü isterim! :)
dahası gülmek bir tedavi yöntemidir. Dolayısıyla gülmeniz geldiğinde gülmeyi tutamamak gibi bir durumla karşı karşıya gelirseniz, gülün gitsin... İnsanlar size tuhaf, kınayıcı, eleştirel, kızgın gözlerle bakabilir -- sektör edin! En kötü ihtimalle komik bir anınız olmuş olacak ki bu da en kötü ihtimal, yani rahat olun. Ha belki şu bahane işinizi görebilir: hani hapşırığı tutmak kimi zaman ölümcül olabiliyor ya (Google'da aratırsanız hapşırığı tutarak ölme konusunda birkaç haber var), siz de gülmenizi tutamayıp gülme krizine girdiğinizde insanlar sizi eleştirince, “Tutarsam öleceğimi sandım! Ne yani ölse miydim?!” deyip yırtabilirsiniz. Nasıl olsa karşı taraf sizin lafınızı anlayıp “gülmek... ölmek?... ne alaka?” diyene kadar iş işten çoktan geçmiş olacak.
Son olarak, bir süre önce izlerken güldüğüm ve keyif aldığım bir canlı yayın vakası videosunu paylaşarak huzurlarınızdan ayrılıyorum. Orijinali de var (YouTube'da "Şerif Issı" diye aratabilirsiniz), ben Okan Bayülgen'li versiyonunu daha çok beğeniyorum. Gülmezseniz dert değil, ama gülerseniz bir teşekkürü isterim! :)
Ayy yazını okurken bile kahakalar içinde boğul çok 😂😂😂 çok güzel bir yazı olmuş bizdensin👍
YanıtlaSil