3 Şubat 2013 Pazar

Sosyal medyada öldürmek



Daha önce sosyal medya, bunun yararları zararları, bu yarar ve zararların kime ve neye göre değişebileceğinden bahsetmiştim. Ancak hepsinin ötesinde, internette “tıklanma” diye bir merak var; herhangi bir internet kullanıcısının bir kişi veya durum hakkında ilgi çekerek tıklanması, takip edilmesi, yazdıklarının paylaşılması vb… Ve bu öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, artık iş, ünlü veya popüler kişileri sosyal medyada öldürmeye kadar varabiliyor.


Evet, biraz garip bir tabir olabilir; sosyal medyada öldürmek. Cinayetlerin belik de en saf, ancak en geniş kitleye yayılanı. Zaten sosyal medya bir ‘geniş kitle aracı’ olduğu için, burada gerçekleştirilen herhangi ciddi bir eylemin geniş bir kitleye yayılmaması beklenemez.

İnternette bir de attention whore dediğimiz bir kitle mevcut. Bunun tam Türkçesi “ilgi orospusu” olduğu hâlde tam olarak öyle değil; daha çok “ilgi budalası” şeklinde bir telaffuzu var. “Whore” kelimesinin “budala”ya çevrilmiş olması da, aslında bu eylemi gerçekleştiren kişinin (ya da kişilerin) gerçek anlamda bir “kahpe” olmadığı, ancak eylemlerinin “kahpece” olmasından kaynaklanıyor.

Sosyal medyanın geniş kitleye yayılan bir siber araç olması ve bu ilgi budalalarının da internette bolca bulunmasından ötürü, ortaya ilginç eylemler çıkabiliyor. Bunlardan son yılların en popüler olanı ise, birini öldürmek. Eylem çok basit: popüler olan, ses getiren, hakkında konuşulan biri seçiliyor ve sosyal medyada o kişi üzerinden “Öldü”, “Ölmüş”, “Ölüm döşeğindeymiş” geyiği döndürmek. Ölümün aslında bir geyik olmadığı apaçık ortadayken, ilgi budalaları için bu pek de öyle değil. O kadar ki, sosyal medyada, usta tiyatro oyuncusu Münir Özkul’u öldürmek gibi moda bir hareket var. Bu hareketin nasıl moda bir hareket olduğunu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Düşünsenize; bir şahısla ilgili ailesine ve yakınlarına devamlı olarak “Öldü”, “Öldü” diye haber veriyorsunuz ve sonrasında o kişinin aslında ölmemiş olduğu anlaşılıyor. Elbette ki sosyal medyada iş bu kadar masum değil, bir kişinin öldü haberi yapılınca bir mevlit okutmayanı kalıyor, öyle söyleyeyim!

Bir de ülkecek şöyle bir ajitasyon damarımız var: ölen biri için “Allah rahmet eylesin” demek bizim için kaçınılmaz bir hobi. Evet yanlış duymadınız, bir hobi, vallahi öyle! Aynı “Her tuzluğum var diyene hıyarla yetişemedim” lafı misali; öldü haberi yapılan her kişi için sosyal medyada o kadar çabuk “Allah rahmet eylesin”, “İyi insandı”, “Nurlar içinde yatsın” taziyeleri geliyor ki, ölenlere yetişmek mümkün değil gerçekten… bir de ölüm haberleri gerçek olsa içimiz yanmayacak! Bir kişinin öldüğüyle ilgili bir haber çıktığında ne kadar çabuk "Öldü mü?! Allah rahmet eylesin..." denebilir ki...



Münir Özkul mesela sosyal medyada, özellikle Twitter ve Ekşi Sözlük’te o kadar öldürüldü ki (öldürülmesi daha çok Twitter’da, yayılması Ekşi Sözlük’te oluyor bildiğim kadarıyla) artık sayısını bile bilmiyoruz. Şurada biri konuyla ilgili bir yazı yazmış, aynı orada dendiği üzere; “Son bir kaç senedir ayda bir kere Twitter ve Facebook üzerinden Münir Özkul’u, yani Mahmut Hoca’mızı, yani Yaşar Usta’mızı öldürüyor birileri. Bir nevi ego tatmini…” Tabii buradaki “ego tatmini” kısmı bence, üstte de dediğim gibi, “ilgi budalalığı”. Ego tatmini olarak da düşünmek pek âlâ mümkün, ancak kim, Münir Özkul’u öldürerek egosunu niye tatmin etsin? Değil mi? Ama olabilir de!

Eğer Ekşi Sözlük'ü uzunca bir süredir takip ediyorsanız, orada sürmekte olan saçma sapan bir geyikten de haberdarsınızdır; bu ilgi budalası dediğimiz insanlardan internetin her mecrasında olduğu gibi Ekşi'de de var ve bu sitede herhangi bir başlık altına yazılan bir entry, başlığı sol çerçevede üst sıralara çıkarmaya yettiği için, bu yöntemi fırsat bilen bazı insanlar Münir Özkul başlığı altına "Yaşarken çok sevdiğim usta oyuncu" vb. şeyler yazabiliyor. Tabii burada bu tür şeyleri ne zaman kimin hangi amaçla yazdığını bilemeyiz, ama en azından bu tür yazıların altında "Sol çerçevede görünce öldü sandığım oyuncu. Ölmemiş." ya da "Bazı insanların hakkında ölüm dedikodusu yapmayı sevdiği oyuncu. Ölmemesi onlara fena batıyor galiba." şeklinde sürdürülen geyiğin saf ve temiz olduğunu düşünemeyiz- en azından ben öyle düşünmüyorum. Ha bu durumda ne olmuş oluyor? Aynı Twitter mantığıyla, Ekşi Sözlük'te de biri Münir Özkul hakkında yazı yazdığında ve sitenin sol çerçevesindeki başlık listesinde "münir özkul (1)" veya "münir özkül (2)" görüldüğünde insanlar "...acaba?" diyerek başlığa girip Münir Özkul'ul ölüp ölmediğiyle ilgili bilgiyi alarak rahatlıyorlar. Yani Münir Özkul'ul oldukça ilerleyen yaşını ve sosyal medyadaki -ne yazık ki- edindiği kötü popülariyeti kullanan ve buna ister istemez vesile olan insanlar Ekşi Sözlük'ü, hatta Twitter'ı, hatta haber sitelerini bile rahatlıkla yönetebiliyor. Popüler olan bir gücü başkasının aleyhine kullanmak gibi bir şey yani.

Burada da en son çıkan “Münir Özkul öldü” dedikodusuyla ilgili bir haber var. Daha önceki tarihlere dayalı da ne çok haber var bunun gibi. İçerik de hep aynı:

“Usta tiyatro ve sinema oyuncusu Münir Özkul’un öldüğü haberi bir kez daha Twitter’da yankı uyandırdı. Özkul’un kızı Güner Özkul ‘Babam hâlâ hayattadır. Bilginize…’ şeklinde bir açıklama yaptı. Özkul hakkında daha önce de öldü haberleri ortaya atılmıştı. İşte Münir Özkul öldü haberinin ardından ünlülerin tweet’leri:”

Bu yazıyı bir şablon olarak hazırlamış bulunmaktayım, isteyen medya organı bunu rahatlıkla kullanabilir, çünkü yapılan “öldü” asparagası kadar, bu asparagası yalanlayan haberlerin içerikleri de değişmiyor. Hep “Münir Özkul öldü zannedildi, ama ölmemiş” metni, ardından kızı Güner Özkul’un yüreklere su serpen mesajı, sonra “Daha önce de olmuştu” şeklinde bir hatırlatma haberi ve Münir Özkul bir kez daha öldü zannedilip aslında ölmedi…

Münir Özkul'un kızı Güner Özkul’a artık gerçekten acıyorum ve sabır diliyorum; bir insanın, yaşı 80’lere gelmiş babasıyla ilgili sosyal medyada sürekli olarak “öldü” haberi yapılması vesilesiyle yaşadığı o bunalımı, o endişeyi, o siniri düşünsenize… İnsan sırf bu tür asparagas öldü haberleri yüzünden kendi kendine kalpten gidebilir. Kendisinin sosyal medyada ilettiği son mesaj ise şöyle:

“Babam hala hayattadır, bilginize… “Yine mi ölmemiş?” diyenlerin ta amk!!!!”

Buradaki “amk”ye sonuna kadar katılıyorum. Güner Özkul bu konuda çok haklıdır, ben de bu tür haberlere inanıp sonra da “Yine mi ölmemiş” diyenlerin amk! Bir insan daha kaç kere öldürülüp sonra ölmedi haberi çıkıp rahatlayabilir?!

Münir Özkul'la ilgili "Öldü" haberleri o kadar fazla yapılıyor ki, belki inanmayacaksınız ama (daha önce keşfettiysenzi inanmanız mümkün) Özkul'un ölüp ölmediğine dair bir web sitesi var: munirozkuloldumu.com Bu web sitesi sayesinde (sitedeki "Hayır" cevabını kimlerin düzenlediğini bilmiyorum ama) usta oyuncunun ölüp ölmediğiyle ilgili -galiba- kesin bilgiyi edinebiliyorsunuz. Şimdiye kadar Özkul "gerçekten" ölmediği ve bu sitede de sürekli olarak "Hayır" yazdığı için inanabiliriz bence.

Sosyal medyada ölme ve öldürme konusunda görsel ve yazılı medyanın yavşaklığını da es geçmemek gerek. Hatta başıma bir iş gelmeyecekse, Türk basın ve medyasının yavşaklığından utanıyorum. Ben ömrümde bu kadar beceriksiz, bu kadar kalitesiz, bu kadar saygısız bir mecra daha görmedim. Bir insanla ilgili Twitter’da yapılan öldü asparagas haberi, kişinin yakınlarına, arkadaşlarına ulaşılıp bilgi teyit edilmeden nasıl haber sitelerinin ana sayfalarında koca puntolarla ilân edilebilir, aklım almıyor. Bunun büyük ölçüde, sosyal medyada ölmenin ve öldürmenin yarattığı “tıklama” hastalığıyla bir bağlantısı olabilir; birinin hakkında yapılan ölüm haberi, haberin içindeki “ölüm” kelimesi bile o habere tıklamayı, o haberi okumayı beraberinde getirir, ve bizim yavşak Türk basın ve medyamız sırf bu tıklama ve okunma uğruna bu tür yalan dolan haberleri gündeme getirmeye bayılıyor. Amaç belli: daha fazla hit almak. “Hit almak” dediğimiz de; bir sitenin daha fazla kullanıcı/ziyaretçi çekmesi, günlük, haftalık veya aylık site ve sayfa ziyaret sayısının artmasıyla ilgili bir şey. Hatta internetteki neredeyse pek çok web sitesi sırf bu mantığa göre para kazanıyor. Peki bu kadar kolay para kazanmanın yolu varken, sırf bu uğurda vicdansızlaşmanın, çirkinleşmenin, insanlıktan çıkmanın anlamı nedir? Bence yok.

Twitter'da da pek çok kullanıcı, sanki Münir Özkul’un, ya da başka pek çok ünlünün ölümünü klavye başında bekliyormuş gibi, haber 3-5 kullanıcının hesabından yayılır yayılmaz, “Vefat etmiş, başımız sağ olsun”, “Vefat etmiş, Allah rahmet eylesin” şeklinde taziyelerini sunuyorlar… dur daa! Bir dur daa! Eşinden, oğlundan, kızından, kardeşinden, annesinden, babasından mı duydun, nereden duydun da bu kadar çabuk taziye gönderiyorsun? Bu kadar mı “Allah rahmet eylesin” demeye hazırsın?

Sosyal medyada öldürülmekten nasibini alan sadece Münir Özkul olsa yine iyi- kimler kimler öldürüldü şimdiye kadar; Keanu Reeves, Morgan Freeman şu an için aklıma gelen yine bir aralar meşhur olmuş ölüm haberleri. Mehmet Ali Birand mesela, Allah rahmet eylesin, öldüğü günün sabahı yanlış bir haber ve bu haberin hemen basın ve medyada yer bulmasıyla ölüp, sonra ölmediği anlaşılıp, akşamında tekrar, bu sefer gerçekten ölen gazeteci-yazar. Haber sabah o kadar hızlı yayıldı ki, durdurmanın imkânı yoktu. 



Hatta, Mehmet Ali Birand'ın gazetecilik yaptığı Doğan Holding bünyesindeki çok satan gazetelerden biri olan Hürriyet'in web sitesinde bile Birand'ın gündüz çıkan öldü haberleri birden manşete yerleşti ve Birand'ın gazetecilik konusunda kendi ailesi, kendisiyle ilgili öldü asparagas haberini belki de eşine, çocuklarına danışmadan haber yapabildi. Bu açıdan da Doğan Holding'i ayrıca kınıyorum; zaten doğruluğuna ne kadar inanacağımızın belli olmadığı Türk basınında kendi ailelerinden biriyle ilgili bile kesinliği olmadan haber yapabilmişlerdi. Umarım tıklanma için yapmamışlardır; bu, kötünün kötüsü olmuş olurdu.

Bir de şimdi tabii sosyal medyayı akıllıca kullanan insanlar da var, bu ilgi budalalarının yanı sıra. Ve akıllıca kullanan insanların pek çoğu da kolayca kanabiliyor bu tür haberlere. Mehmet Ali Birand da Türkiye’de –önemli olup olmadığı tartışılsa bile- popüler bir isim ve bu ismin üzerinden “öldü” haberi yapmak tam da hem Twitter, Facebook ve çeşitli sosyal medya platformlarındaki ilgi budalalarının, hem de haber sitelerinin işine gelen bir şey. “Birinin ölümü başkasının işine nasıl gelebilir?” demeyin; sosyal medyada bir şeyin konuşuluyor olması dahi önemli bir mevzu internet kullanıcıları için. Mesela ben bu yazıyı yazarken içinde pek çok öldü haberi yapılan kişinin adını kullanarak yazıyı okutmuş ve sayfama ziyaretçi almış oluyorum. Belki de okuyan kişilerin bir kısmı, bu ‘sosyal medyada öldürmek’ kavramının ne olduğundan çok, bunun kurbanı olan kişileri öğrenmeyi istiyor, seviyor, bekliyor. Her türlü fikre ve görüşe açık olmak gerek bu durumda. Ama çok şükür ki, “X kişisi vefat etti!” şeklinde bir asparagas haberle yalandan öldürmek gibi bir eyleme imza atmadım şimdiye kadar, atmam da. Hatta bu tür haberleri gerek haber sitelerinde, gerekse Twitter’da, Facebook’ta, Ekşi Sözlük’te falan okuyunca belli bir süre veriyorum kendime, “Dur bekle,” diyorum, “Belki gerçekten ölmemiştir,” diyorum, kesin bir kaynaktan doğrulama bekliyorum. Çünkü bu biraz etme-bulma dünyasıyla alâkalı bir şey; bugün öldü haberi çıkıp da hakkında “Allah rahmet eylesin” dediğimiz kişinin aslında ölmemiş olması ve haberin asparagas çıkması, daha sonra bizim sevdiğimiz bir insanın başına aynı şeyin gelmesiyle de sonuçlanabilir (bkz. “İlahi Adalet”).

Bir de tabii sosyal medya çok hızlı bir siber mecra olduğu için, bir haberin ortaya atılmasıyla ortadan kalkması bir olabiliyor. Her şey çok hızlı gelişiyor ve yanlış bir haberin ortaya çıktığı andan itibaren o haberi paylaşanlar vesilesiyle doğru olma ihtimali çok çabuk gelişiyor. Evet, internette ayrıca “çok fazla paylaşılan bilgi doğrudur” gibi bir yanılgı da yok değil, bu da sosyal medyada öldürmenin ekmeğine yağ sürmüş oluyor.



Bu sosyal medyada ölümün son kurbanlarından biri de Kıvanç Tatlıtuğ. Kendisi sosyal medyada galiba 1 Şubat 2013 tarihinde ‘öldürülüp’, yine aynı tarihin akşam saatlerinde kendi Twitter hesabından yazdığı üzere ‘ölmediği’ anlaşılıyor. Kendisinin konu hakkındaki tweet’i de aynen şöyle:

“Yine öldürmüşler beni… Eş dost arıyor iyi misin diye. Birkaç şerefsiz, soysuz insanın şaka yapası gelmiş. Sosyal medyanın düştüğü hale bakın.”

Bu konuda, Cem Yılmaz’ın son gösterisi “CM101MMXI Fundamentals” gösterisinde sarf ettiği çok iyi bir cümle var: “Sosyal medya, internet, iletişim ve o taptığın hız senin düşmanın olabiliyor.” Çok doğru ve yerinde bir tespit, yeni bir şey de değil bu, uzun zamandır var bu teknoloji ve hızın düşman olması etkeni. Ben mesela bu ünlülerin yerinde olsam, mesela Kıvanç Tatlıtuğ’un yerinde olsam, bu asparagas haberi hangi ilgi budalaları ortaya atmış onları tespit eder, attıkları tweet’lerin de tutanaklarıyla dava açardım. Bu konudaki hukukî bilgim çok fazla değil, ancak yine de kişilik haklarıma öyle ya da böyle bir saldırı var. Olmadığını iddia etmek mümkün mü? İnsanların benim ailemi, arkadaşlarımı paniğe sokmaya ne hakları var? Ben saatlerce bana gelen telefonlara, “İyiyim ben, yaşıyorum,” demek zorunda mıyım? Üstelik Tatlıtuğ’un yazdığı tweet’e bakılırsa (“Yine öldürmüşler beni”) kendisinin sosyal medyada ilk ölümü değil bu; daha önce de defalarca öldürülmüş.

Önceki satırlarda yazdığım gibi, “ölüm”, “ölmek”, “vefat etmek” bunlar çok ciddi konular ve her ne kadar birinin ölüm haberi yayınlandığında sosyal medyada falan “Allah rahmet eylesin” gibi en saf ve temiz taziye mesajları türüyor olsa da, bu alında “Allah rahmet eylesin” deyip bitirmek kadar kolay değil. Elbette ki oturduğumuz yerden biri hakkında rahmet dilemek daha kolay ve sosyal medya bu konuda belki de bize yardımcı oluyor; ancak sosyal medyayı, dahası interneti kullanan her insanın vicdan sahibi olmadığını da göz ardı etmemek lazım. Özellikle ilgi budalası denen internet kullanıcılarında hiçbir şekilde vicdan olmadığını düşünüyorum, bunu açıkça söyleyeyim, çünkü biri hakkında “öldü” haberini çıkardıklarından sonra, bu haberin öldüğü sanılan kişinin kendisi veya yakınları tarafından yalanlanmasının ardından sızlayan herhangi bir manevî değerleri yok.

Sosyal medyada öldürmek çok kolay, çok basit bir eylem. Bıçağa, ipe, eldivene, tabancaya, ilaca, zehre gerek yok; bir Facebook veya Twitter hesabı alarak rahatlıkla bu eylemi gerçekleştirebilir, birini (belki Münir Özkul, belki Kıvanç Tatlıtuğ, belki şu belki bu) öldürebilirsiniz. Haberi çıktıktan sonra zaten Ekşi Sözlük ve çeşitli birtakım sözlük sitelerinde yayılması da cabası; artık o kişi ölmüştür. Ancak bu popüler eylemi gerçekleştirip ilgi budalası mertebesine yükseldikten sonra şunu düşünmeniz lazım: sosyal medyada öldürdüğünüz veya öldü sanılan kişiyle ilgili yaptığınız geyiğin ardından, o kişi veya yakınları bu yalan haberle kahrolup bunun doğru olmadığını belirttiklerinden sonra sorgulayacağınız, sorgulayabileceğiniz bir vicdandan bahsedebilecek misiniz?...

Bir sonraki “Münir Özkul öldü! – Allah rahmet eylesin… - Yok aslında ölmemiş… - Öldü mü ölmedi mi? - Öldüğüne üzüldüğüm insan, çok değerli bir oyuncuydu. - Münir Özkul ölmemiş, kim atıyor böyle haberleri? - Münir Özkul’u sosyal medyada yine öldürdüler! Kızı Güner Özkul: ‘Babam hayatta ve son derece sağlıklı.’ - Münir Özkul’un ölümü için ne dediler?” döngüsünde görüşmek dileğiyle… Şöyle bir kısa not da belirtmeden geçemeyeceğim: Münir Özkul oldukça ilerleyen yaşına rağmen nefes almayı, hayatta kalmayı, hayatı izlemeyi, kızıyla ve sevdikleriyle hayatı yaşamayı en çok hak edenlerden. Bence esas yaşamı sorgulanması gereken(ler), Özkul’un öldüğü haberini yapan ve bunun üzerinden geyik yapabilen(ler)…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder