16 Ağustos 2013 Cuma

Bir de baktım yoksun...



Yekta Kopan’ın Can Yayınları tarafından 2009’da yayımlanmış olan öykü kitabı “Bir de Baktım Yoksun”; baba-oğul, vefat, aile, aşk gibi konulara dair altı farklı hikâye, altı farklı yaşantı sunuyor bizlere.


Yekta Kopan’ın okuduğum ilk öykü kitabıdır “Bir de Baktım Yoksun.” İçinde baba-oğul ilişkisine, aile ilişkisine, vefata, aşka; bunların yanı sıra İstanbul’un ara sokaklarında keyifli bir gezintiye ve sanata dair pek çok konu barındırıyor.

Hikâyelerden ilki Sarmaşık (Aynı ormanın ağacıymışım, yokluğunla budanan) adını taşıyor:

Bir adam bir sabah kedisini kaybeder ve onu arayışı üzerine, anılarla dolu Yeşil Ev’e gider, buranın arka bahçesinde babasının hayaletiyle karşılaşır ve onunla keyifli, kederli, hayat gibi bir sohbet gerçekleştirir.

İkinci hikâye Portobello 22 (Sustum, anadilim sensizlik oldu):

Genç bir adam olan Yekta, Londra’da, George Orwell’ın evinin önündeki kaldırımda oturup, babasının kendisine okumasını öğütlediği Tanpınar kitabını okurken, yanına kendisiyle aynı ada sahip, Yekta adında bir kız gelir ve genç adam Yekta, hikâye boyunca bu kıza yavaş yavaş âşık olur, onun yaşamıyla ilgili ayrıntıları bir pub’da öğrenmeyi sürdürüyor...

Üçüncü hikâye Kırmızı (Ben senin duygusal özetinim):

Bir Hopper çizimini elde etmek için iki arkadaş, İstanbul sokaklarında keyifli bir yolculuğa çıkıyor ve sanatla tarihin birbirine geçtiği hoş bir sohbet gerçekleşiyor... Çizimi alacakları mekândaki satıcı adamla konuşurlarken Hopper’ın ünlü Nighthawks resmiyle ilgili Yekta Kopan’ın kendince betimleyişi/anlatımı da yer alıyor.

Dördüncü hikâye Battaniye (Adını bilmediğim kuşlar uçuyor üstümde):

Bir babanın, kızı ve annesiyle çıktıkları akşam yemeğinde bir aile sohbetine tanık oluyoruz; bir babanın, kızının büyüdüğünü, değiştiğini gözlemlemesi ve onun hayatıyla ilgili bildikleri ve bilmedikleriyle birlikte bir baba-kız ilişkisini seyrediyoruz...

Beşinci hikâye Kertenkele (Ancak o zaman cesaret edebileceğim uyumaya):

Yaşadığı trafik kazasının bir kaza mı yoksa cinayet mi olduğunun bulanıklığıyla boğuşan bir adamın, yaşadıklarını ve en sonunda bir evcil hayvan dükkânında gördüğü kertenkele vesilesiyle vicdan hesaplaşmasını -şahsi görüşümce- sürreal biçimde anlatan bir hikâye...

Altıncı hikâye İyi Uykular (Duyulmayı bekleyen bir yankıyım artık):

Babasının ölümüyle sarsılan bir adamın, babasına karşı hissettiği duygular; söyledikleri, söyleyemedikleri, babasıyla ilişkisinin en yalın hâli ve bunun yazıya dökümü; en yalın itiraflar... Uyuyamayan bir adamın, içindekileri dışa dökmesiyle rahatlaması ve iyi bir uyku çekmesi...


Kitapta beğendiğim öyküler, ilk öykü (Sarmaşık), beşinci öykü (Kertenkele) ve son öykü (İyi Uykular) oldu. Yalın bir dille, akıcı biçimde yazılmış bu öykü kitabını tavsiye ederim. Bir çırpıda okunup bitirildiği gibi, tek seferde pek çok kişinin yaşantısına ve pek çok duyguya ortaklık etmiş oluyorsunuz. Kendi fikrim olmakla birlikte, ilk ve son hikâyedeki ana karakterlerin Yekta Kopan’ın kendisi olduğunu tahmin etmek de zor değil elbette.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder